"Sultanım, mutlaka bir ihsanda bulunmak istiyorsanız..."

A -
A +
"Derim ki, talebelerim devlete verecekleri vergilerden muaf tutulsun."
 
Herkes sevdiğinin kalbinde kendine bir yer yapar; ortalama büyüklüğü; yumruğumuz kadar olan bu küçücük yerde. Oysa ebediyete, sonsuzluğa giderken bu küçük mekân ne de çok insan barındırırmış meğer.
Kalbe batırılmış bir iğnedir herkes... İncecik sızıdan kocaman dünyalara ulaşır insan. Kimi zaman bir mıknatıs gibi sevginizi çekerler… Kimi gün siz birini çekip alırsınız o gönül denilen muhteşem yere. Hep böyledir biri gider kalbinizden, bir başkası gelir… Kimi sırtını döner size yanı başınızda dururken, kimi uzak çok uzak diyarlara gider hiç elinizi bırakmadan, kalbinizden de çıkmadan. Kimi karanlık bir boşlukta unutulur gider, kimi bıraktığı kocaman muhabbetle ısıtır sizi, kalbinizi tir tir titretir.
Oysa ölüm her şeyin başı, en büyük hakikat… Hesaplaşmanın muhteşem yeri…
- Çok daldınız hocam!
- Estağfirullah Sultanım! Sizlerin zihnini, mekânını meşgul ettiğim için pek üzülürüm. O genç civanları yollara saldınız, o kadar âlim ve devlet adamı istirahatlerini terk edip bizimle meşgul olmak mecburiyetinde kaldı, en mühimiyse siz Sultanımızın kıymetli vakitleri… bunların hepsi de benim yüzümden. Haklı olup olmama meselesi değil, onun için size karşı mahcubum Sultanım.
- “Yere düşmekle cevher, sakıt olmaz kadr-ü kıymetten.” Kıymetli olan bir maden veya insan, yere düşmekle, yahut zaman zaman haksızlıklara maruz kalarak hak ettiğinden daha düşük yerlerde bulunmakla, değerinden bir şey kaybetmez.
- Beli hünkârım! Öyledir sultanım!
- Vardır bir hikmeti! Sizi buraya kadar yorduk ama sonunda bir Allah adamı bulduğumuz için ferahlandık. Size verdiğimiz üzüntülere karşılık ikramlarda bulunmak isteriz.
- Sultanım!
- Sizi dinliyorum!
- İkramlarınızı, hediyelerinizi aldım kabul ettim Sultanım! Onları ihtiyacı olanlara verseniz! Muradım odur Sultanım! Dünya malına tamah etmeyeceğime söz vermiştim Rabbime! Şimdiye kadar sözümde durdum! Hocamın bereketiyle, gözümde hiç olmadı dünyalık elde etmek!
- Bizi bağışlamıyor musunuz yoksa Şeyhim? Eğer reddederseniz bizi derin üzüntülere gark edersiniz! Bunu böyle bilin!
- Sultanım, mutlaka bir ihsanda bulunmak istiyorsanız...
- Beli!
- Derim ki, talebelerim devlete verecekleri vergilerden muaf tutulsun. Arzum budur, ferman sizindir Sultanım! Her emriniz başımın üzerine!
- Bu talebinizi yerine getirmekten çok memnun olurum! Hem de bu yolda bir hizmetimizin bulunması bizi mesrur eder. Derhal bir ferman hazırlatacağım.
- Emir hünkârımındır!
- Duânıza talibim!
- Ferman padişahımızındır!
- !!!
             ***
Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri Padişahın emriyle Edirne’de bir süre kaldı. Câmilerinde halka emr-i marufta bulundu. Mübarekliğini, üstünlüğünü duyan müminler akın akın onu dinlemeye gitti, hasta kalplerini tedavi ettirdi, kirden pastan temizlediler. Öyle ki; onun vaaz verdiği câmilerde yer bulunmaz oldu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.