Hâlâ kendine gelmeye çalışan biri vardı...

A -
A +
 
 
Kızıl ikindi güneşi, Tillo’nun ufuklarına yaklaşırken insanların içini ısıtıyordu.
 
Derviş Osman’ın endişeli yüzü muhabbetle dolmuştu. Yüzü al al oldu. Molla Muhammed, arkadaşının bu hâline mânâ veremiyordu. Oldukça merakla doğruldu, İbrahim hakkındaki görüşlerini anlatmaya devam etti:
- Maşallah; akli ilimlerde oldukça mesafe aldı.
- Naklî ilimlerde de öyle.
- Yanından da kitap eksik olmuyor.
- !!!
Kızıl ikindi güneşi, Tillo’nun ufuklarına yaklaşırken insanların içini ısıtıyordu. Çocuklar, harıl harıl verilen vazifelerini yapıyorlar; bazıları odun kırıyor, su taşıyor, kimi fırını yakıyor, yemek, ekmek pişirme telaşında olanlar ter döküyor… Ders çalışanlar mutlaka bir köşede kendi âlemindeydi. Fakat hâlâ kendine gelmeye çalışan biri vardı; o da Derviş Osman… Molla Muhammed, tam bir şey diyecekti ki; Derviş Osman aniden rahatsızlandı, sararmış rengi iyice sarardı, “Ah” ederek bir pelte gibi olduğu yere yığıldı. Zaten gün boyunca pek de kendini iyi hissetmiyordu. Demek göründüğü gibi değildi. Bir derdi vardı ve onu içten içe kemiriyordu.
- Aaa! Ne oldu sana Derviş Osman!
- Ahh! İçim fena oldu! Gözlerim karardı! Ayakta durmaya, yürümeye mecalim yok!
- Allah! Allah! Hele otur şuraya, şöyle bir uzan, rahat ol! Nabzına bir bakayım. Derince bir nefes al...
Bir doktor gibi oldukça ciddi ciddi çimenlerin üzerine uzattı arkadaşını. Başka sual sormadan, önce göz kapaklarını açtı, kapattı. Dilini uzun uzadıya gözden geçirdi, tırnaklarına baktı, karnına ufak hareketlerle bastırarak kontrol etti. Derviş Osman’ı tepeden tırnağa bir muayeneye tabi tuttu. Ağzına, dişlerine, burnunun içine varana kadar inceledi. Dişlerin beyaz ve sağlam olduğunu gördü. Sonra, boyun guddelerine geçti, hattâ kulağını göğsüne dayadı, ciğerlerini bile dinledi. Alnını iki elinin baş parmağıyla birkaç defa; ortadan yanlara doğru sıvadı. Kulaklarının arkasından boynunu ileri geri ovdu… Kollarını çekip uzattı.
- Tamam, şimdi nasılsın?
- Elhamdülillah! Biraz rahatladım.
- Kalbinizin sıkışması yeni olmasa gerek?
- İlk defa böyle oldum.
- Biraz dinlenmelisin! Durmadan okuyor, çok iş yapıyor, bir de İbrahim’i düşünüyorsun! Tabii aşırı uykusuzluk, yorgunluk insanı böyle düşürüveriyor Derviş Osman... Biraz kendimize de zaman ayırabilmeliyiz! Bu can, bu beden bize emanet!
- Fırsatlar da bir defa ele geçmiyor Molla Muhammed!
- !!!
Molla Muhammed, bu kendinden geçme hadisesinin duyulup İbrahim Hakkı’nın okumadan soğumasını, geri kalmasını istemiyordu. Hep hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu her ikisine de. Ama Molla Muhammed’in endişeleri içten içe devam ediyordu.
İbrahim Hakkı’ya hocasının teveccühü o kadar çok olmuştu ki, feyz ve bereketi üzerinden taşıyordu. Artık o kalıbına ve kabına sığmıyor, dağ bayır durmadan dolaşıyor, ibretli, şiirler söylüyor, içindeki volkanı söndürmeye çalışıyordu. Kuzucuklar onun için tam bir fırsat olmuştu. DEVAMI YARIN
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.