"Küçükler büyüyor, büyükler ise ihtiyarlıyor emmi..."

A -
A +
 
 
Her ikisinin de gözleri dolmuştu. Sarılıp kapı önünde doyasıya ağlaştılar...
 
 
Envaiçeşit çiçeklerin güzelliğine diyecek yoktu... Devasa söğüt ağaçları, göğe direk olacakmış gibi yükselen sıra sıra kavaklar, irili ufaklı sebze bahçeleri, alabildiğine uzanan ekin tarlaları, öbek öbek sığır ve davar sürülerinin oynaştığı Aras Nehri kıyıları ve meralar… Buraların ne kadar da mümbit topraklar olduğunu göstermeye yetiyordu.
Tabiatın muazzam güzelliği, kalenin eşsiz görüntüsü ve tatlı sert memleket havası, İbrahim Hakkı’ya yaşama sevinci veriyordu. Tek ve iki katlı taş evlerin damına yakın yerleri mekân tutmuş kuşların cıvıltısından geçilmiyordu. Hasretlikten mi ne Hasankale’nin her tarafı ona tertip ve düzenli bir o kadar da gösterişli ve sevimli geliyordu. Öyle ya işin içinde büyük bir özlem yatıyordu. Zahiren ve şeklen öyle görünse de onun asıl derdi hocasının emrini tam yerine getirip yine ona kavuşmaktı. Mübarek gayeleri, ulaşılmak istenen büyük hedefleri olanların; görünüşte eşyaya, mala-mülke ve tabiata takılıp kalması ise kendini setredip saklamaktan, iyice gizlemekten ibaretti.
Çocukluğunun geçtiği evin önünden etrafı seyrederken aklına neler gelmiyordu ki? Kendi iç âlemiyle muhasebe içindeyken “pat pat” bir çift ayak sesi duyması üzerine arkasına döndü. Uzun zamandır görmediği amcası, şaşırmış vaziyette ona bakıyordu…
Bir müddet tereddüt geçirdikten sonra “İbrahim’im” diyerek koştu boynuna sarıldı! Amca-yeğen karşılaşması çok içten ve oldukça da ani olmuştu.
- Sen, buralar ha!
- Ya evet, ben! Evet! Ve buralar, emmi!
- Maşallah büyümüşsün, delikanlı olmuşsun İbrahim’im!
- Küçükler büyüyor, büyükler de ihtiyarlıyor... Ama emmim hariç! Maşallah!
- De! Çekinme! İhtiyarladığımı söyle, yeğenim!
- Buna da şükür emmi!
- Elhamdülillah! Elbette… İhtiyarlamak da bir nimet. Herkese nasip olmuyor.
- Bak abim!..
Her ikisinin de gözleri dolmuştu. Sarılıp kapı önünde doyasıya ağlaştılar, sessiz ve derinden.
Kalpler ağlarken hiç güler mi yüzler?
Küllense de bir gün alevlenir közler…
                        ***
Hürmet, edep adap iliklerine kadar işlemişti, elinde değildi İbrahim’in; ilimce yüksek olsa da akrabalık üstünlükleri tartışılmazdı, amcasına pek hürmetkâr davranıyordu. Kol kola sevinçle evlerinden içeri girdiklerinde hiçbir şey olmamış havası hâkimdi amca yeğene… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.