Ali amcasının kalbi yerinden fırlayacak gibiydi!..

A -
A +
Her gittiği yerde hürmet görür; o durunca durulur, yürüyünce yürünülürdü. 
  İbrahim Hakkı: -Maksatsız kurduğum her cümlenin, söylediklerimin, yaptıklarımın altında eziliyorum emmi… Her ruhuma dokunanı, canımı acıtanı çıkarttım hayatımdan… Kendime hiç suç yakıştıramazdım eskiden… Şimdiyse bütün kabahatleri nefsimde görüyorum. Bu hocamın yüksek tasarrufunun neticesinden maada bir şey değildi. - Mübarek olsun yeğenim, mübarek olsun!.. Dinledikleriyle kendinden geçen Ali amcasının muhabbet dolu kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Dört köşe yumuşak minderlerin üzerine oturmuş gözlerinden birbiri ardı sıra yuvarlanan yaşları arasından Molla İbrahim Hakkı’ya bakıyor, kocaman isli bir güğümün konduğu ocağın sarı kırmızı parıltısı gözlerini kamaştırıyordu. Tezek ve kuru odunların gözden sakladığı sarı ıslak çıralardan etrafa hafif sıcak bir cızırtıyla birlikte, hoş reçine kokusu yayılıyordu. Gül ol etrafına güzel kokular saç.Kötülerin yanında durma hemen kaç!                          *** Genç Molla İbrahim Hakkı; uzuna yakın orta boylu, hafif dolgun yüzlü, ak tenli, yanakları al al, dik düzgün burunlu, serpilip gelişmesinden dolayı omuzları geniş, göğsü düz, gülen elâ gözlü, şahan bakışlı, yürürken ayaklarının ucuna bakan, yere sağlam basan, oldukça yakışıklı, kendinden emin, sempatik biriydi. Konuşurken de kelimeleri tam çıkarır, tane tane konuşur, bildiğini delilleriyle söyler, bilemediğini, hatırlayamadığını da “kitaba bakayım, öğreneyim” diyebilecek kadar medeni cesaretliydi. Pek mütevâzı ve oldukça da çalışkandı. Bu yüzden olsa gerek etrafında sevilen, sayılan, hürmet edilen, aranan bir cemiyet adamı olup çıkmıştı. Karşısındakini cesaretlendirir, fikirlerine kıymet verir, hatalarını nazikçe kırmadan, incitmeden söylerdi. Yanlış anlaşılmaktan, anlamaktan korkardı. Cübbesinin cepleri kocamandı, her birinde değişik kitap, defter, kalem bulundururdu. Hem yanında çok kitap taşımasından, hem de hafızasının kuvvetinden dolayı olsa gerek; gören ona; “kitap deryası, ayaklı kütüphane” demeden edemezdi. Geceleri az uyur, derin derin tefekkür ederdi. Yemekte, binekte, konakta, gezme-tozma ve eğlenmede gözü yoktu. Yemekte kanaat eder, istirahatte rahatlık aramaz, ya öğrenir ya da öğretirdi. Sohbetlerinde hep İsmail Fakirullah hazretlerinden duyduklarını anlatırdı. Hocasının manevi gözü, tasarrufu hep üzerindeydi. Her gittiği yerde hürmet görür; o durunca durulur, yürüyünce yürünülürdü. Ona uymaktan büyük bir zevk alınırdı. Çocukla çocuk, büyükle büyük olurdu. Biri konuşunca; yalan da söyleseydi sözünü kesmez, onun sözünü kesenlere de kızmazdı. Bu yaşta üstün bilgi, güzel ahlâk ve meziyetleriyle bütün Hasankaleli hemşehrileri tarafından takdir edilir, sayılır ve sevilirdi. Onun hâl ehli olduğunu tam anlayamadıklarından olsa gerek ileride çevre insanları tarafından Hasankalelilere; “Korkalalı” lakabı bile takılacaktı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.