“Bana, Tillo’daki çobanlık günlerimi hatırlattı..”

A -
A +
 
 
“Ah bu kuzucuklar! Sizin yüzünüzden başıma gelmeyen de kalmadı…” 
 
Nefsin eline oyuncak olmuş insanların kurtuluşu, ebedî saadeti; “içindeki putları kırmaktan geçer…” “Tevekkeltü alellah” deyip Allah için hayat sürmek, Allah için muhabbet beslemek, Allah için buğzetmek, sevmemek hayat düsturun olmalıdır. Büyük cihad bu olsa gerektir İbrahim…”
Hazreti Ali Efendimiz ne buyurmuştu?
“Ey insanoğlu! Zenginliğinden dolayı sevinme… Fakirlikten dolayı ümitsiz olma… Gelen musibet ve belalardan dolayı üzülme… Rahatlık ve genişlik vaktinde taşkınlık ve azgınlık yapma… Şüphesiz, altın ateş ile iyi kul da, belâ ve musibet ile tecrübe edilir.” 
Dudaklarında; “Hocam hep yanımda, hep benimle…” cümlesiyle yürüdü. Nereye, niçin gittiğini o da bilmiyordu.  
              ***
Ham meyve olgunlaşır morarınca.
İş olmalı karınca kararınca.
İki ayak, iki kol, iki gönül…
Bir olur; ateş bacayı sarınca…
              ***
        FİRDEVS
Kalenin eteklerinden itibaren; doğu ve batı istikametinde uçsuz bucaksız Pasin ovası uzanıyordu. Ova, değişik nebat ve bitkilerin ekili olduğu irili, ufaklı tarlalardan müteşekkildi. Öyle ki uzaktan bakınca rengârenk yamalardan oluşmuş büyük bir çarşafı ya da gökkuşağının bütün renklerini içine alan kocaman bir örtüyü hatırlatıyordu. Turkuaz renkli Aras Nehri’yle ikiye bölünmüş gibiydi. Kıyıları daha da güzel ve büyüleyiciydi. Tertemiz serin su, leziz sazan kaynıyordu.
Sakin bir yaz sabahı, Molla İbrahim, amcası Molla Muhammed ile birlikte sabah namazını müteabiken “örtme”nin önünde koyunlara bakarken yanlarına gelen kuzucuğu sevdi, okşadı. “Bana Tillo’daki çobanlık günlerimi hatırlattı” dedi, gülümsedi.
Tillo hatırlanınca mübarek hocasını, arkadaşlarını, babasının âhirete göçüşünü, çeşme başında başına gelenleri, duâcısı ihtiyar nineyi, kuzusunu döven çocuktan dayak yiyişini… 
“Ah bu kuzucuklar! Sizin yüzünüzden başıma gelmeyen de kalmadı…” dedi, sevdi, okşadı. Diğer kuzular etrafını sarınca daha bir keyiflendi. “Yaratılanı severim Yaradan’dan ötürü…” dedi, sevdi…
İbrahim’in insan, hayvanat, canlı, cansız bütün Allahü teâlanın yarattığı her şeyi ve bilhassa okumayı çok sevdiğini duymayan kalmamıştı. Osmanlı askerlerinin “Urus”lara karşı top yolu inşa ettiği haberinden daha hızlı yayılmıştı bu aşkı. 
Herkes bu genç mollayı konuşuyordu. Nineler, dedeler torunlarına, analar, babalar evlatlarına örnek gösteriyorlardı onu. Millet onu çok yüksek sansa da o kendini hep ham ve eksik biliyordu. Noksanlarını tamamlamadan ilim yürüyüşüne devam edemeyeceğini düşünüyordu İbrahim.
Bugün Hasankale’de yayla yazlarında olduğu gibi sabah kapalı olan hava; açılmaya başlamış, kara topraktan yükselen buharla birlikte nar bir küre gibi güneş; mor dağların ardından yükselirken yumuşak ve altın hüzmeleri ortalığı iyice aydınlatmıştı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.