Meğer dünya bir hiçmiş anlarsın, Mahşer günü mizan kurulunca!..

A -
A +
"Mânâ içinde mânâ yüklü! Bir meczuptan böyle sözler! Ne bileyim, sanki..."
 
Tillo'dan biri İbrahim Hakkı'dan duyduğu şiiri okuyordu:
Hak şerleri hayr eyler.
Zan etme ki gayr eyler.
Ârif ânı seyr eyler…
Mevlâ görelim neyler?
Neylerse güzel eyler…
- Mânâ içinde mânâ yüklü! Bir meczuptan böyle sözler! Ne bileyim, sanki...
- Öyle deme! Belki de erenlerden!
- Belkisi fazla! O öyle olmuş ki bizler anlayamayız! Bari susalım da günaha girmeyelim!
- Öyle ya; “bir kimseye deli denilmeden veli olunmaz” derlerdi büyüklerimiz.
- Kim bilir!
 
Akıl kalkar, tefekkür durunca,
Bir gün uzanır boylu boyunca,
Meğer dünya bir hiçmiş anlarsın,
Mahşer günü mizan kurulunca.
                  ***
Vakit yine bir akşamüstü... Karanlık çöktü çökecek bu âlimler, evliyalar diyarı Tillo’nun üzerine… İbrahim, uzun zamandan beri iç âlemindeki fırtınalarla mücadele içinde… Yine her zamanki gibi yanında kimsecikler yok. Ata yurdu Hasankale’den çok çok uzak toprak kokan bu yerde nefsini terbiyeyle meşgul… Bir “ah” çekse karşıki dağlar yıkılacak. Öylesine dolu…
Yer minderlerinden birine, hemen kalkacak gibi eğreti ilişmiş tesbih çekerken içeri İsmail Fakirullah hazretleri girdi.
- Molla İbrahim; sabrı dost, çileyi arkadaş edinirsen seneler gün olur geçer.
- Nasıl efendim?
- Nasıl ki bir dirhem altını elde etmek için dağlarca toprağı büyük bir titizlikle elekten geçirmek icap ediyorsa, günümüzün şartlarında nefsimizi hizaya getirip iman ettirmek için de çok çok çalışmak icap eder İbrahim! Bütün imtihanları kazanmaya azmetmek lazım! Yılmamak, yıkılmamak lazım.
- Her işime dikkat ediyorum efendim!
- Helâlden kazanmak ne kadar elzemse helâl konuşmak, helâl düşünmek de bir o kadar elzemdir. Her iş büyük bir gayret, dikkat ve hassasiyet ister.
- Helâl düşünmek mi?
- Elbette! Hayallerimizi de helâllerle süslemek lazım! Elimizde olan, aklımıza gelebilecek her şeyin helâl olması şart İbrahim!
- Elbette Efendim.
- Ebu Süleyman Darani hazretleri, saliha bir hanıma; “Ölümü sever misin?" dedi. O da; “Hayır sevmem” diye cevapladı. Bu şekilde konuşmasının sebebini sorunca; “birine karşı bir kabahat işlesem, onun yüzüne bakmaya utanırım. Onu görmek istemem. Bu kadar günah içinde iken, günahlardan kurtulmadan, nasıl olur da Allahü teâlânın huzuruna çıkmayı sevebilirim?” deyip hatalarına ve kusurlarına tövbe etti.
- Ben de bildiğim, bilmediğim bütün hata ve kusurlarıma tövbe ettim, nadim oldum, pişman oldum efendim!
- Ne âlâ! Arifler, ölümü devamlı hatırlar İbrahim. Çünkü onlar ölüme her zaman hazırdır. Ayrıca onlar bilir ki, ölüm sevgili ile buluşma zamanıdır. Ölüm, dostu dosta kavuşturan bir köprüdür. Bu köprüden geçmeyen sevgiliye kavuşamaz. Arifler bunun için ölümü pek severler. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.