Vakit kaybetmeden yine yollara düştü...

A -
A +
Medrese dolup taşıyordu. İbrahim Hakkı durmadan anlatıyor, anlatıyordu...
 
Taşrada geçen bir çocukluk döneminden sonra, uzun seneler şehir atmosferini teneffüs etmiş, payitahta gitmiş, ilim meclislerinde bulunmuş, geri gelip Erzurum, Hasankale, sonra yeniden Tillo yollarına düşmüş dolu dolu bir hayat yaşamıştı...
Yüz yüze olunan rakip hayatlar bambaşkaydı İbrahim’e göre.
 
Araştırıp incelemek talebeye yakışır.
Hakiki talebeler de iyilikte yarışır.
                 ***
Durmadan, araştırdı, okudu, mütalaa etti, anladı, anlamadığını sordu, soruşturdu, iyice sindirdi, vakit kaybetmeden yine yollara düştü. Onun için mühim olan hocasının işaret buyurduğu eserleri onun şanına yakışır bir şekilde yazmaktı. Rüyalar, manevi işaretler, ikazlar, neler, neler... Kimi zaman ağladı, kimi zaman güldü. Her fâninin hayatı da böyle geçmiyor muydu? Ölüm yolcusu olan insanoğlunun bir daha dünyaya gelme şansı yoktu. Ya ebedi saadetini kazanacak, ya da kaybedecekti. Bu öyle bir imtihandı ki; hiçbir ölçüye sığmıyordu. Mutlaka kazanmalıydı. Tek bildiği, inandığı hakikat: “MUTLAKA AMA MUTLAKA KAZANMALIYIM!” hakikatiydi...
                ***
Medrese dolup taşıyordu. İbrahim Hakkı durmadan anlatıyor, anlatıyordu.
Kimi? Tabii ki hocasını…
Bütün dünya onun üzerine kurulmuştu. Arada kendi yoktu, o bir mektuptu veya aracı…
“Evlatlarım iyi anlamak lazımdır…”
“Yeryüzünde iki türlü hamal vardır. Biri, yükünü Allah için taşır, ölünce Cennete gider, ecrini Allahü teâlâ verir. Bir de nefsi için taşıyanlar vardır. Hem dünyaları kahrı perişandır, hem de ahiretleri, ölünce Cehenneme gideceklerdir. Hocamız, “ne talihsizliktir” buyurdular. O da yük taşıyor, bu da yük taşıyor. Biri Allah için taşıyor, dünya ve âhiret saadeti içerisinde, diğeri nefsi için taşıyor. Dünyaya düşkün olanların ne dünyaları rahat ne âhiretleri. Mübarek Fakirullah hazretleri buyurdular ki: “Dünyaya düşkün olanların, nefislerinin peşinde gidenlerin en büyük huzursuzluğu; ölüm korkusudur. Hâlbuki biz, hani o gün için diyoruz; Mevlâna'nın dediği gibi, şeb-i aruz. Nerede o gün. Mübarek Hocam öyle buyurdular; “ölümden korkulur mu? O gün Efendi hazretlerine, Peygamber efendimize, aleyhissalatü vesselam, Allah’a kavuşmak, bundan daha güzel şey olur mu? Bundan daha güzel gün olur mu?..” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.