"Ne bileyim ana işin içinden çıkamıyorum, acizlik işte..."

A -
A +
"Cenâb-ı Allah başka keder vermesin gelinim! Aşikâre, kafan meşgul da öyle dalıyorsun!"
 
Kendi kendine "Yoksa bunlar; mühim bir tehlikenin, ağır bir musibetin habercileri miydi” diye düşündü. “Olabilir de, olmayabilir de” diye geçirdi içinden. Ama erini ve oğulcuğunu bir defa olsa bile görememeye dayanacak kuvveti kendinde bulamıyordu. 
Bunlar da nereden aklına geliyordu ki? Züleyha’nın dediği gibi “ortada fol yok yumurta yok!" Bu Urus denilen sarı canavarlar gelmiş, herkesi kılıçtan geçirmiş, onlar da oturmuş kendi cenazelerinin başlarına, durmadan ağıtlar yakıyor gibiydiler. “Galiba ben deliriyorum da haberim yok! Tövbe tövbe!” dedi, kalktı Nene Gelin. Karşısında kayınvalidesini mütebessim görünce de suçüstü yakalanmış gibi olduğu yerde mahcup duruverdi.
- Hayırdır gelinim, ne bu asık suratlılık? Sana yakışmıyor!
- Öyle mi görünüyorum ana? Kusuruma bakmayın!
- Hâşâ! Kusur, kabahat bulmak değil maksadımız! Maharetleriyle köyümüzün dilinde olan gelinimiz gitmiş, bir başkası yerine gelmiş hâlin var da ondan öyle derim!
- Değişmedim ana! Aynıyım da… Uruslardan maada bir de Ermeniler çıktı karşımıza! Onlar da korsıçan gibi yer altında faaliyetteymişler! Hepsini düşününce, olmayan aklım da başımdan gidiyor ana! Belki ondandır, eskisi gibi keyifli olamamam!
- Elbette öyle olur insan! Netice meçhul güzel gelinim! Sen öylesin de biz değil miyiz? Bizdeki rahatlık; konuşulanları, uzak ihtimal olarak görmemizdendir.
- Tabii sizi birden karşımda görünce biraz da ondan şaşırdım ana!
- Cenâb-ı Allah başka keder vermesin gelinim! Aşikâre, kafan meşgul da öyle dalıyorsun!
- Ne bileyim ana işin içinden çıkamıyorum. Acizlik say işte.
- Hepimiz de öyle aciziz güzel kızım ama hepten de kopup koyuvermemek lazım. Bizim her şeyimiz denge üzerine olmalı. Aşırılıklardan uzak, orta yol. Büyüklerim hep buyurmuyorlar mıydı? "Hastalık, dert, belâ, musibet kemend-i mahbub-i ilahidir. Allahü teâlâ sevdiklerinin boynuna böyle bir kemend-i ilahi atar, bu kement insanın boynuna geçtiği zaman, bir yere gidecek olsa boğulacak gibi olur, geriye gelir. İsyan edip azamaz, kendinden geçip kudurmaz."
- Onların örnek hayatları, dertlere derman nasihatleri da olmazsa çıldırırız! Her türlü sıkıntılara, musibetlere onlardan aldığımız kuvvetle dayanabiliyoruz ana! Yoksa hepten koyuveririz ipin ucunu, Allah muhafaza.
- Karşılaştıklarımızı, Rabbimizin razı olduğu şekilde atlatabilirsek ne âlâ… Her devrin, her yaş ve durumdaki insanın imtihanı başka başka… İnsanlar bunu bilirlerse rahat ederler… Sonra “ah vah” etmek gideni geri getirmiyor, gelen veya gelebilecek musibetleri de bertaraf etmiyor ki! Sabreden, rıza-i ilahiyi gözeten kazanır güzel kızım!
- Ana kendimi düşünmüyorum da memleketimi, daha neyin ne olduğunu anlamayan masum sabileri, siz ihtiyarlarımızı, erimi, evimi düşünmeden edemiyorum. Yuvamız, hepten tarumar olacak diye korkuyorum. Tandıra düşmüş, eli ayağı bağlı çaresiz gibi içten içe yanıyorum ana!
- Benim vicdanlı gelinim! Ah! Ah! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.