"Beni niçin çağırdın kız? Bu asık surat niye?!."

A -
A +
"Nereden, kimlerden duyuyorsunuz böyle 'devlet sırrı' olabilecek haberleri?"   Neden sonra sesin geldiği tarafa bakındı Züleyha. Karşıda Nene’yi görünce; “bekle geliyorum” der gibi bir el işaretiyle selâmlayıp kalktı, yanına vardı, yakınındaki bir taşa oturdu. Nene, derin derin nefes alıp veriyordu. Konuşmaya pek niyetli olmayan, varlığından rahatsız olup olmadığını kestiremediği çocukluk arkadaşıyla beraber kısa bir süre, meydandaki koyunların ayrılmaz bir bütün gibi oradan oraya hareketlerini, sürünün yanı başında yatan, nefes nefese çoban köpeğinin dikkatli şekilde koyunları takibini, kuzuların annelerini kaybedip tekrar buluşundan sonraki sevinçlerini, tavukları, kazları, ayakları çıplak çocukların bağrışarak koşuşmalarını, komşuların telaşla işlerine gidip dönüşlerini seyretti.  Oldukça dalgındı Nene… - Beni niçin çağırdın kız Nene? Bu asık surat niye? - Kız hiç aklımdan çıkmıyor o gün! - Hangi gün? - Hani, çokbilmiş bir misafirinle gelmiştiniz ya! Ümmügülsümlere. Orada anlattıklarınız, öyle sıradan yenilir, yutulur şeyler değildi. Hakikaten nedir bunlar? Nereden, kimlerden duyuyorsunuz böyle “devlet sırrı” olabilecek haberleri? - Aman ben de dedim ne diyecek? Hele bunun kafaya taktığı şeye bak! Kız sana ne oldu? Evlenmek iyi gelmedi galiba, fazla evhamlanmışsın! Yoksa kocandan bir sıkıntın mı var? - Hele bu densizin söylediğine bak! Kız, bu ne biçim söz? Sen de pek âlâ biliyorsun, bizim birbirimizi ne kadar istediğimizi. - Neme lazım, meczup gibisin de… - Amaaan! Ben ne soruyorum, sen sözümü nerelere taşıyorsun? Şaşırtıyorsun kız Züleyha! - Sen de beni şaşırtıyorsun kız Nene! Sanki Devlet-i âli Osmaninin bütün yükü bu taze gelinin omuzlarında! - Memleket hepimizin kız! Bina çökerse hep birlikte altında kalırız Allah muhafaza… - Ee ne yapalım şimdi? Mavzer alıp da dağa mı çıkalım, yoksa askere mi gidelim? Hem erlerimiz ne güne duruyor? Zenneler ellerinin hamuruyla herif işlerine kalkışmasınlar! Herkes haddini bilsin Nene! - Ben ne diyorum, sen hâlâ nerelerdesin a kız? - Bir de beni suçla! Ne dünyalara kaldık! Ah! - !!! Züleyha, pek hırslanmıştı nedense. Kızgın gözlerini kısmış uzaklara bakarken, yüzündeki acı dolu ifadeyle sanki ona anlatılan, insanın içini parçalayan o vahim hadiseleri tekrar tekrar yaşıyor gibiydi. Nene de pek ses çıkarmadan, kâh yerden kurumuş otları koparıp sağa sola atıyor, kâh davarların meleşerek kaçışmalarını seyrediyordu. Konuşacağını tahmin bile etmediği Züleyha, hırıltılı ve donuk sesi ile: - Kimlerden niye korkuyorsun, neyin peşindesin kız Nene? - Kimin peşinde olacağım Züleyha? Aç gözlü, kızıl suratlı, gök gözlü vahşi mahluklar üzerimize geliyormuş; aman paralarınızı, pullarınızı saklayın diye bize akıl verip yol gösteriyorsunuz! Şimdi de kimlerden, niçin korktuğuma şaşırıyorsun! Her ikisini de diyen sen! Söyle, ben nasıl korkmayayım da güler yüzlü olayım? Elimden bir şey gelmiyor! Hakikaten ben ne yapmalıyım Züleyha? - Önce sakin ol! Duyduklarımı aynen anlatacağım. - Çok merak ediyorum! Çoook! Ah ah! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.