Komşu kızının söylediklerini anlamakta zorlanıyordu Nene!

A -
A +
Bu mübarek topraklar hakikaten güzel miydi, yoksa ona mı öyle geliyordu?   Züleyha; o misafirin, çeşmenin karşısındaki amcalarının evinde kaldığını ve önceden onlara birkaç defa gidip geldiğini söyledikten sonra, Nene ile arasındaki sessizlik az da olsa hareketlenmeye başlamıştı.  Lafı fazla dolandırmadan, niçin devamlı aynı şeyleri söylediğini sorduğu anda Züleyha, kalpleri burkan derin bir sessizliğe gömüldü. Gelen misafirin anlattığı o vahim Urus hikâyelerini başından sonuna kadar yeniden ve oldukça acındırarak anlattı. Erkekleri camilere, medreselere topladıklarını, kadınları ve çocukları ahırlara ya da büyük evlere toplayıp canlı canlı ateşe verdiklerini; bu masum insanların çığlıklar içinde nasıl bağıra bağıra yakıldığını ve bu korkunç manzara karşısında kimsenin hiçbir şey yapamayıp öylece donup kaldığını ifade ederken gözyaşlarına boğuldu... Söylediklerinin başlarına da gelebileceğini, buraları terk edip emniyetli yerlere, şehirlere hicret etmenin lüzum ve ehemmiyetini anlattıkça acı çektiğini, duydukları karşısındaki çaresizliği, gözlerinden yaş olarak dökülüyordu...  Nene, daha bir tedirgin olmuştu. Bunlar ne biçim insanlardı ki böyle merhametsizdiler? Hem bu komşu kızını anlamakta da zorlanıyordu; hem ağlıyor, hem gülüyordu! İki zıt vasıf bir insanda nasıl olabilirdi ki? O dinleyeceğini dinlemiş, duyacağını duymuştu da işi pişkinliğe, vurdumduymazlığa verdi.                  *** Şu seyrettikleri dağlar, ovalar; renk renk mevsimlerde yenileşen şekilleriyle insanlar için tükenmez bir hayat ve zevk kaynağıydı hiç şüphesiz. Buraları seyredip de kim sevmezdi, kim güzel bulmazdı ki? Kalabalıkların gürültüsünden yorulan, aynı çevre içinde yaşamaktan bıkan insanlar, kendilerini el değmemiş bu eşsiz tabiatın sıcak kucağına atmakla, hazır güzelliklere de meccanen kavuşmuş oluyorlardı. Kuş sesleriyle zümrüt yeşilliklerde uykuya ya da hayallere dalmak, kendi iç âlemiyle bir müddet baş başa kalıp evine, işine dönmek kaç kişiye nasip olabilirdi? Bu coğrafyada yaşayanların gözlerine bakınca, orada neşe parıltılarıyla birlikte muhakkak tarifsiz huzur dolu güzellikleri de görmek mümkündü. Nene’ye göre Çeperli, Hasankale, Erzurum ve bütün memalik-i Osmaniye pek güzeldi ve hiçbir yer güzellikte buraları geçemezdi... İsimlerini zikrettiği bu mübarek topraklar hakikaten güzel miydi, yoksa ona mı öyle geliyordu? Memleket derdiyle dertlenmeyenlerin, milletle işi olmayanların bunu görmeleri imkânsızdı. Bu söğütler, bu kavaklar niçin mi bu kadar güzel? Gövdesinin heybeti, bulutlara değen dalları, fırtınalara karşı gerilen adaleleri ile kudreti, yaşama azmini canlandırıyor da ondan! Aha bu dağlar, sıra sıra dizili tepeler, zirvesi bulutlarda kaya parçaları niçin daha güzel, pek ihtişamlı geliyordu ona? Öbüründen daha dik, daha dev cüsseli, daha tehdit edici görünüyor da ondan! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.