"İkiyüzlü olmaktan muhafaza et, koru beni Allah'ım..."

A -
A +

 

 
"Kim dinlemez bu nasihatleri?" diyerek yeni evinin yolunu tutmuştu Nene Gelin.
 
Dedesi, Nene'ye şu nasihati yapmıştı:
"Bak evladım! Nene’ciğim! Dünyada çok şeyler gördüm geçirdim, vadem dolmamıştı bu yaşa kadar geldim elhamdülillah. Neslimizi devam ettirecek torunlarım çok, fakat yanımda hususi yeri olan iki dalım var. Biri sen, diğeri abin Hasan. ‘Beni mahcup etmeyecekler’ dedim, şimdiye kadar da olmadım elhamdülillah. O, aslanlar gibi vatan müdafaasında, sen de okudun, ilim ehli oldun. Gözüm arkada gitmeyeceğim inşallah. Bak seni en sevdiğim komşumun mahdumu; ben diyeyim onlarca, sen de daha çok genç kızın içinden kendine can yoldaşı, gerçek bir hayat arkadaşı olarak seçti. Bizim de göğsümüz kabardı. Rabbimize hamdolsun, şükürler olsun. Ceddimize layık olmaya çalış yavrum! Ben de emr-i Hak vuku buluncaya, ölünceye kadar arkanızda duâcınızım. Aile hayatında muvaffak olamazsan sonra sefil olursun. Sakın yanlış yapma, sakın nefsine alet olma, şeytana uyma. Ananı, babanı, beni ve sevenlerini üzme. Ötekinden, berikinden söz işittirme. Sonra hırpalanırsın. Zaten fena işler, kötü şeyler yapmazsın, biliyorum lakin nasihat de mühimdir töremizde. Dilek ve temennilerimizin kelimelere aktarılması demektir nasihat. Meraktan, az yemekten kuru kemik kaldın... Kendine iyi bak, hizmet ehli; hem bedenen, hem de ruhen sağlıklı ve zinde olmalı. Kendine faydası olmayanın başkasına hiç olmaz. Bu eskiden beri hep böyledir. Dünya durdukça da öyle olacak galiba. Akıllı insan aklını kullanandır evladım. Daha akıllı insan ise başkalarının aklını kullanandır. Başkalarının aklını kullanmak demek, onların nasihatlerini dinlemek demektir. Diyeceğimi dedim. Var git, yolun da bahtın da açık olsun. Allahü teâlâya emanetsin…"
"Evet, kim dinlemez bu hayat dolu nasihatleri aklım almıyor?" diyerek yeni evinin yolunu tutmuştu Nene Gelin. Deveboynu belinden geçerken büyük dedesinin mücadelesi aklına geldi. Bu toprakların muhafazası için canları pahasına kelle koltukta nasıl cenk etmişler? Sıra kendilerine gelmişti. “Onlar imtihanı verip ebedi hayata şerefle göçtüler. Bakalım geride kalanlar ne yapacaklar? "Dalkavuk, ikiyüzlü olmaktan beni muhafaza et, koru Allah'ım" diyen Nene Gelin, hüzünle karışık endişeler de taşıyordu. Güzel anneciği, mert babacığı, Hasan kardeşini, âlime ninesi, evlerinin direği dedesi ve bir de evcilik oynadığı, medreseye birlikte gittiği mahalle arkadaşlarını hatırladı. Medrese derken hoca hanımefendiyi, yaptığı fedakârlıkları...
"Hiç hanımefendi yorulmaz mı? İşte bizim hocamız yorulmazdı. Biz ondan her türlü işi öğrendik. Zor, ağır şartları kolaylaştırdı, imkânsızları mümkün kıldı. Hey, be hey!"
Beştaş, salıncak, gosalım, saklambaç, Ermeni çocuklarla mâni atışması, bar, bibilik, kaydırak, kızak, kışın kar topu, çift mi tek mi, mesel, hekât anlatma, evcilik, çukura ceviz atma, uçuç, uçurtma, yüzük saklama, elim elim epenek, kutkut, itti bitti… gibi oyunlar çocuklukta kalmıştı. Bazen onları hayal etse de nafileydi. Şimdiki durumu içini acıtıyordu. Ne de güzel başlamışlardı. “Sevinci kursağında kalmak” derler ya işte tam da öyle olmuştu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.