"Kız Nene! Ne yapıyorsun öyle? Deli misin, nesin?"

A -
A +
Müslümanlara hakaret edildiğini duyunca; yaşından umulmadık bir hâl aldı Nene Kız...
 
Yağmur yağmadan önce her yanı sis kaplar, ortalık ıpıssız olurdu. Kuzular melemez, kuşlar bile cıvıldaşmazdı… Yine öyle bir gündü. Uzakta derenin şırıltısı duyulurdu sadece, bir de kız çocuklarının bağrışması… Her tarafı kaplayan sis, dağlara doğru çekilirken ıslatmayan yağmur yağardı insanların üzerine. Çeperli’de buna; “ahmak ıslatan” denirdi. “Kurt havası” diyenler de olurdu. Hani bir atasözü vardı ya “Kurt dumanlı havayı sever” diye. Demek aç kurtlar, kendilerini bu havalarda gizleyerek sürülere dalıyor, alacağını kolay alıyordu. Hiçbir atasözü boşuna söylenmemişti… Nene ve arkadaşı tam öyle bir sisten çıkmak üzereydiler ki bir de ne görsünler; Ermeni kızları, sopaları kılıç gibi kullanarak “savaşçılık” oynamıyorlar mı? Kızlara pek yakışmayan bu hâle hayret etmişti Nene. “Kız uşağı da hiç erkek oyunu oynaya!..” demiş, laf atmıştı:
- Hey ahçikler hey!
- Bu da kim?
- Tanımadınız mı?
- Kim?
- Kim olacak Nene Kızla Züleyha!
- Nene mi? İhtiyar Kız desene!
- Müslümanların kafası ancak o kadar çalışır! Hiç çocuğa, ihtiyar ismi de konula!..
Müslümanlara hakaret edildiğini duyunca; yaşından umulmadık bir hâl aldı Nene Kız. Güldüğü zaman bile yüzündeki sert çizgi silinmezdi o vakit. Kuş tüyünü andıran, rüzgârda uçup gidecekmiş̧ gibi başını örten ak tülbendi bayraklaşmış, küçücük ak yüzünü süsleyen iri elâ gözleri gerilmiş, uzun ince boyu, daha uzamış, insanın kalbini yumuşatan ezik hâli gitmiş, çakmak çakmak kıvılcım saçan ateş bakışlı devasa, yiğit biri gelmişti sanki.
- Bana laf atın, hakaret edin! Masum Müslümanlara bir şey demeyin! Buna hakkınız yok! Bir daha duymayayım!
- Duysan ne olacak?
- Lâ havle...
- Ne acayip şeyler mırıldanıyorsun? Döver misin yoksa?
- O güzel kelimeyi ağzına alma, o kadar!
- Hih hihi hi!
Alaylı gülüşlerine aldırmadan uzaklaşmıştı Nene. Hırsından; ani düşman saldırısında daha hızlı kılıç çekme hareketi yapar gibi karşıdaki kavak ağacına hamle yapmıştı Nene Kız. Züleyha telaşla:
- Kız Nene ne yapıyorsun öyle? Deli misin, nesin?
- !!!
- Kız sana dedim! Bir yerini kıracaksın!
- !!!
- Hiç yakışmıyor sana!
Yol arkadaşına cevap vermemişti Nene. Kılıcı kınından pek seri çekmiş, muhatabının en can alıcı noktasına, en kısa zamanda, en seri hareketi indirirken kendini dört bir yandan gelebilecek ok, mızrak, kılıç ve taş darbelerine karşı koruyabilmek, çok yönlü ve karmaşık bir işe hazırlıyormuş gibiydi. Acemi olduğu ortadaydı. Garip hâline hem gülüyor, hem hüzünleniyordu. Kendi âleminde çeşitli hareketler yaparken, beklemediği bir anda ağır bir el kulağına yapışmıştı. Arkadaşlarından biri sanarak, "Etme, dönersem affetmem" diyerek elindeki dalla savmaya çalıştıysa da nafile... Yeniden karşısında yükselen devasa kavağa hamle yaparken, tam ensesinde kuvvetli bir sille patlamış, boşta olduğundan, yüzükoyun kozalakların, dikenlerin üzerine kapaklanmıştı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.