"Dediğin devletler, bizdekilerin içlerinde olanı depreştirdiler!"

A -
A +
"Ermeni komşularımızı azılı düşman ettiler! Ne oldu da bu uysal insanlar, canavar kesildi?"   Adam sözlerine şöyle devam etti: -İngilizler ve Ruslar akla, hayâle gelmedik fitne ve fesat içindeler! Daha düne kadar ayrılık, gayrılık nedir, bilmediğimiz, iyi münasebetler içinde olduğumuz Ermeni komşularımızın akıllarını çeldi, bizlere azılı düşman ettiler! Ne oldu da bu uysal insanlar, birdenbire canavar kesildi? - Hak ve bâtıl mücadelesi dadaşım! İşte o dediğin devletler, bizdekilerin içlerinde olanı depreştirdiler! Onlar kendi menfaatlerine göre hareket ediyorlar. Biz de varlıklarımızı kaptırmamamız lazım, müdafaa şart oldu. Kuvvetli olan, daha çok fedakârlık eden kazanacak. Şimdi dönüşü olmayan yoldayız, herkes üzerine düşeni noksansız yapmalı dadaşlar. İnşallah, hakkımızda en hayırlı şekilde neticelenir. - Peki efendim öyle de, eskiden şüphe edeceğimiz hiçbir emare görmedik! Şimdiyse bir iki laf diyemez olduk! İşin vahimi; Müslüman olanlardan bir kısmı münafıklaştı! Hem bize gülüyorlar eskisi gibi, hem de onlara... Yaptıkları haddi aştı. Zulümler dayanılacak gibi değil. Millet, şarktan, garptan kafileler hâlinde orta Anadolu’ya doğru mecburen hicret ediyor. Buralara da düşman ayağı değerse biz nereye gideriz? Ümmet-i Muhammed ne yapsın efendim? - Müsterih olun dadaşlar! Gâvur ne kadar da kendini kuvvetli görse, Allahü teâlânın dediği olur. - Âmennâ ve saddaknâ... İman ettik, inandık ve tasdik ettik... - Erzurum’a girseler de fazla duramazlar! Çünkü bu toprakların altı evliya ve şehid, üstü ise duâ ehli kişilerle doludur. İkram sahiplerinin sofraları açıktır. Hiç kimse aç kalmaz. Köylerimizde misafir odalarımız; yolda, darda kalmışlara asırlardır sığınak olur. Yedirip içirmek, ikram etmek ve en mühimi de ağzı duâlı olmak pek büyük bir fazilettir. Onların hatırına, hürmetine buralarda kâfirler rahat yüzü görmezler biiznillah. Çok yakın bir zamanda büyük bir hezimetle defolup gideceklerdir inşallah! Yeter ki tefrikaya düşmeyelim, birlik olalım ve korkmayalım! - Rabbim razı olsun efendim! Pek rahatladık. - Unutmayın dadaşlarım; gönül kalesi; gülle ile değil, gülle zapt edilir... - Çelik gülle değil, ipek kadife gibi yumuşak, nefis kokan gül tomurcuklarıyla! - Evet, aynen anladığınız gibi. Cenâb-ı Allah neylerse güzel eyler! Ahmed Merâmî Hazretleri sözünü tamamlarken, yanık gönüllere serin sular serptiğini, onları rahatlatıp ferahlandırdığını çok iyi biliyordu. Misafirleri kapıya kadar uğurlayıp peşleri sıra aşağıya, ovaya baktı. Bir geniş yayla parçası, bazı yerlerde yeşilimsi, bazı yerlerde sarımtırak ve ufuklara doğru mor renklerle dalga dalga alabildiğine uzanıyor, pembe sislerin içinde eriyip kayboluyordu. Bu görüntülere aşina olan göz, Çeperlili misafirlerini sonuna kadar takip etti. Sanki kalbinin yarısını alıp götürmüşlerdi. Hafif bir rüzgârın getirdiği toprak karışımı ot, çiçek usarelerini içine çekti. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.