"Erzurum’da bir evimizin olduğuna sevinemiyorum!"

A -
A +
"Bazı şeyler zorla olmuyor Nene’m! Sevmek, sevmemek tarifsiz bir hissiyat..."
 
Nene;
- Hanımların hâli daha beter Mehmet’im. “Saçımızı süpürge edip ev bark kurduk, şimdi de bir avuç Ermeni yüzünden terk ediyoruz” diyor, iki göz iki çeşme ağlıyorlar.
- Bir avuçlar amma arkalarında yedi düvel var!
- Uruslar, taa burnumuzun dibine gelmişler! Önümüzde uzun kış mevsimi, arkamızda amansız, zalimler… Hakikaten nerede kalacak bu insanlar, ne yiyip ne içecekler?
- Sorma Nene’m bir tanem, sorma! Beni de kahreden bu ya! Erzurum’da iyi kötü evimiz olduğuna sevinemiyorum biliyor musun?
- Komşularımız çaresiz kıvranırken biz rahat mı olurmuşuz?
- Bu iş kolay olmayacak! Çok zor vesselâm!
- Arkadaşın Hafız Osman Bedreddin Efendi de gelmiş.
- Ablasına yardım içindir.
- Hoca Hanım pek kederli.
- Kim değil ki, evimin sultanı?
- Herkes!.. Hocam, küçükken yaşadıklarımızı tek tek anlattı.
- Neyi?
- Ah sorma! Neyi olacak? Ermeni veletlerinin pisliklerini! Bilhassa sık sık beni dövmelerini!
- Masumları zehirlemişler! O zaman haberim olsaydı hadlerini bildirirdim! Hissiyatı yüksek hanımefendi, demek unutmamış!
- Mümkün değil unutması! Maşallah hafızası kuvvetli.
- Kimin evladı? Seyyid Selman Sukûtî hazretlerinin kanını taşıyor. Osman da öyle zekiydi. Bizim on defa okuyup anlamadığımızı o bir iki tekrarda anlar, bize de anlatırdı. İkinci hocamız sayılır. Yaşıt olduğumuz için kolay yaklaşırdık. O da nazımızı çeker, bıkmadan, usanmadan izah ederdi. Çok emeği geçti bize çook!
- Numune insanlar.
- Seyyidliğin vermiş olduğu asalet.
- Bütün seyyidlerde tarif edilmez öyle üstün hâller var, bariz bir şekilde görünüyor. Mesela; hoca hanıma bütün kızlar âşıktı. Hem çok seviyorduk, hem de çok hürmet gösteriyorduk.
- Bazı şeyler zorla olmuyor Nene’m! Sevmek, sevmemek tarifsiz bir hissiyat.
- Meselâ...
- Meselâ; hanımımı çok seviyorum.
- Utandırma beni.
- Doğru söylüyorum. Biliyorum sen de kocana düşkünsün. Bana bakarken gözlerinin içi gülüyor.
- Korkarım yarım kalacak!
- Öyle deme ve ağlama! Dünyada beraber olduğumuz gibi ahirette de... Yeter ki muhabbetimiz, îmânımız tam olsun.
- Şüphem yok da!
- Dahası da neymiş Nene’m? İki şeye ne kadar hamd etsem, ne kadar şükretsem azdır. Biri sizin gibi bir hanımım olduğuna, diğeri..
- Onu da ben söyleyeyim mi?
- Hadi bakalım, bilecek misin?
- Hiç bilmem mi? Ağzında pelesenk. “Hocan Seyyid Ahmed Merâmî Hazretleri” deyip başka bir şey demiyorsun. Hatta talebelerine söylediği sözlerini de ezberlettin.
- Hangileri?
- Biraz düşüneyim. Bizde akıl mı kaldı? Mühim şeyleri bile unutur olduk. Meselâ: “İlim, koyu gölgeli bir ağaca benzer, gölgesinde oturanlar gölgelenir. Meyvesi bol ve lezzetlidir, tadanlar bilir...” Oldu mu?
- Olmaz olur mu canım benim? Kelimesi kelimesine tam söyledin. Biraz da ben devam edeyim, hı ne dersin?
- Bakalım, dinliyorum. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.