Nasıl bir hissiyat, nasıl bir duygu seli içindeydi ki?..

A -
A +
"Toprak... Toprak ise her şeyimiz, bizim hem beşiğimiz, hem mezarımızdır..."
    SIRA SIRA GÖÇLER YOLA DİZİLDİKorkarım kalbini kırmaktan.O yâre gönül bağlamaktan,Gözlerim şişti ağlamaktan.Hiç ayrılır mı et tırnaktan?          Şahsiyetinin olgunlaşıp geliştiği, sevmeyi, saymayı, edebi, adabı, paylaşmayı, hayatı öğrendiği, başkalarına virane, ona saray gibi gelen, bilmem kaç senelik ata yadigârı evi; bundan sonra ne olacaktı? Ermenilere mi, yoksa Uruslara mı kalacaktı? Acaba onların kirli elleri, ayakları değmesin diye ateşe mi verseydi? Aklından neler geçmiyordu ki Mehmet Abdullah’ın. Kapıya vardığında endişe ve hüzün bir arada, dün ve bugün yan yana aklını başından alıyordu. Ruhu, hayalleri paramparça, kalbi yerinden fırlayacakmışçasına bastırdıkça, o üste çıkmak için sanki can atıyordu. Nasıl bir hissiyat, nasıl bir duygu seli içindeydi ki? Boş seki, kapsız terekler, isli taş duvarlar; yoksa burada yaşanmış en mesut geçmişin, en canlı şahitleri değil miydi? Seyrettikçe rahmetli ataları ve bütün mazisi karşısına geçiyor, kardeşlerinin, yeğenlerinin, komşu çocuklarının kahkahaları kulaklarında yankılanıyor, koyun kuzu meleşmelerine karışıyordu. Her tarafı kaplayan dumanlar arasında mazisi önünde bir gelin gibi sessizce süzülüyor, dertlerin en başında yerini alıyordu. O şimdiden dayanılmaz bir hasretin girdabındaydı. - Ah! Efendim ah! Hiç yorulmayacaksın anlaşıldı! Ee, de hele! Daha başka ne var, hangi havadisler var, anlat bakalım? Hafız Osman Efendi daha nelerden bahsetti? - !!! - Hadi... - Erzurum halkı, her türlü zarar ve ziyandan muhafaza olunacak. Millet, ulema, asker her kim ne yapacaksa, elinden ne gelirse, çekinmeden yapacak! Bizim programımız kısaca böyle… - Başka! - Doğup ölmek... Tabii olması lazım gelen bir durum. Rabbimiz öyle dilemiş. Canlı mahlukat gibi devletler de ölür, yeniden doğarlar. Bizim milletimiz için de aynı şeyler olacak elbette! Mühim olan düştüğün yerden kalkmasını, doğrulmasını bilmektir. Bunlar milletimiz için bir hızdır. Daha büyük, daha ihtişamlı bir devlet için sıçrama noktası... - !!! - Toprak... Toprak ise her şeyimiz, bizim hem beşiğimiz, hem mezarımızdır. - Demek ki; “TOPRAK ANA” denmesi ondan... - Elbette Nene’m... Aynı zamanda toprak; bizim anamızdır... Anamızı sevdiğimiz, koruduğumuz gibi toprağımızı da müdafaa edeceğiz inşallah. Bir iki uyuz çakalın havlamasından korkup terk etmeyeceğiz! Daha uzun sıçrama yapabilmek için geriye çekilmek gibi düşün. - Koçlar da öyle yapıyor ya. - Aynen! Çok hoş tespit! Koçların, tekelerin kavgası gibi yani. Pes etmek yok! Bak Hasan abin hâlâ cephede... O pes etti mi? - Eder mi? Babam askere uğurlarken: “Sakın ha! Sırtını düşmana dönersen evlatlıktan reddederim! Hiç gözüme görünme! Benim öyle evladım olsun istemem! Hadi yolun da, bahtın da açık olsun evlat! Ya şehid, ya gazi müjdesi beklerim! Üçüncü bir ihtimal asla!” deyip kestirip atmıştı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.