Bütün arabalar koşulmuş atlar ise eyerlenmişti...

A -
A +
"Uruslar, Ermenilerle bir olmuş Erzurum’u işgale hazırlanıyormuş!..”
 
 
Mehmet Abdullah hanımına anlatıyor, o da sessizce dinliyordu:
- Dadaş ne demek, bilir misin Nene'm?
- !!!
- Dadaş: İki dal, bir şın... Üç harften meydana gelen bir kelime mi sandın?
- !!!
- Dadaş demek; dal dala vermek, güç olup kuvvet bulmak, pek kavi, çok kuvvetli olmak, hayatı dosdoğru anlamak demektir… Yalnızlığın, kimsesizliğin kimsesi olmak, ağlayanın gözyaşını silmek, umutsuzluğu umuda çevirmek, kederi saadetle örmek, tasayı huzurla örtmek demektir... Akşamları, hilâle sarılıp yatağında rahat uyumak, sabahları kalktığında güneşi kalbinde, bütün dünyayı ısıtacak kadar sımsıcak bulmaktır... Samimiyetin, dostluğun, ciddiyetin, adamlığın nefesini ciğerlerinde taşımaktır... Güne umutla başlamak, her anını dolu dolu kıymetlendirmek, cana can katmaktır... Kısaca; hem yaşamak, hem de yaşatmaktır...
- Ne de olsa hanım farkı bey! Ben sizin gibi dik duramıyorum. Yavrumu... Balamı düşünüyorum, anamı, babamı bütün konu-komşuları da... Takatim yetmiyor. Omuzlarım bu kadar ağır yükü kaldıramıyor, ayaklarım fazla yükü taşıyamıyor.
- Kıyamam sana sultanım! Sen yorulmayasın, üzülmeyesin diye çok gayret ettim, biliyor musun? Lakin beceremedim...
- Bilmez olur muyum? Her şeyin farkındayım. Üzüntüm de ondan olsa gerek! Ben razıyım Rabbim de razı olsun bey.
- Ben de...
- Mehmet’im bir sen olsaydın bir de sadece kâinatın güzelliğini görmek, doya doya seyretmek olsaydı...
- Hep beraber olacağız inşallah. İnancını hiç kaybetme. Kâinatın güzelliğine gelince: Nerede? İnsanlar kendi güzelliğine âşık!
- Maalesef Mehmet’im! İnsanın Allah’ın varlığına ve birliğine şahitlik etmesi için böyle müstesna bir güzele bakması onu görmesi yetmez miydi?
- Nerede o basiret Nene'm? Biz de çok bekledik, bekledik hep bekledik. Bekledikçe büyüdü sevgimiz, yandı, kor oldu. Küle döndük Nene’m… Acı çektik ama o acıdan zevk almasını da bildik, olgunlaştık, hayata bağlandık. Sen gül oldun ben bülbül, sen ışık oldun ben etrafında dönen pervane. Ben bal toplayan arı, sen ise beni bekleyen çiçek…
- Sevdanın zirvesi Leyla’ya sormuşlar: Senin mi aşkın daha büyük, yoksa Mecnun’un ki mi?
- Ne cevap vermiş?
- Hiç tereddüt etmeden “benimki” demiş. Sebebini öğrenmek istemişler, onlara “Mecnun’un kara sevdası pek meşhur oldu, benimki ise yalnız bende sır olarak kaldı, onun için benim sevdam daha büyük” demiş.
Gelin Nene, içindekileri bir çırpıda, kurulu bir saat gibi hem de hiç kekelemeden saydı, döktü.
Bütün arabalar koşulmuş, atlar eyerlenmişti. Köy ana-baba günü, herkes ayakta... Konuşulan tek şey: “Bütün Osmanlı muhasaraya alınmış! Uruslar, Ermenilerle bir olmuş Erzurum’u işgale hazırlanıyormuş” daha neler de neler? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.