Her araba, her bir aile için sanki birer ev oluvermişti

A -
A +

“Meğer ne çok ihtiyacımız varmış renklerin, havanın en temizine...” 

 
Herkes o sese kulak verdi:
“Ey ahali! Ey kardaşlar! Hayvanları dinlendirmek, biraz istirahat için mola verilecek! Herkes istirahat düzenini kursun. Sonra cemaatle yatsı namazı kılınacak! Duyduk duymadık demeyiiin!..” Bu nida üç defa tekrar edildi. Kurulu saat gibi aileler kendilerine yakın bir köşeye çekildi, hayvanlar çözüldü, çocuklar arabalardan indi, kadınlar oturacak yer telaşına düştüler.
İhtiyaçların giderileceği münasip bir yerdi. Her araba, her bir aile için şimdi de birer ev oluvermişti.
Eşkıya, işgal konuşmalarından çok fazlasıyla bunalmış ailesinin iç sıkıntılarını fark etmiş olacak ki Nene, arabalar durur durmaz, en yakın kaya dibine iki kilim seriverdi usulca. Biri hanımlar için, diğeri beyler için iki ayrı seyyar odacık yapıldı kaşla göz arasında.
Mehmet Abdullah “Meğer ne çok ihtiyacımız varmış renklerin, havanın en temizine” dedi, sessizce.
                 ***
Düşman sinem üste vurdu sed yare,
Gam müjgan gösterir hicran mil çeker.
Hekim cerrah bilmez derdime çare,
Kim bilir müddeti nece yıl çeker.      
Bu gece kağnının ön kısmında otururken; hiç boşuna koşturmadığını, sadece hanımları rahat ettirmekle meşgul olduğunu fark etti, Nene’den, oğulcuğundan, ihtiyarlardan, yoldan ve askere gitmekten başka da bir şey düşünemediğini de... “Tabiat, öyle kuvvetli ki, benim kocaman telâşlarımı aldı süpürdü” diye fısıldadı.
Kocasının ardından giden Nene Gelin:
-Bir şeyin yok değil mi? diye sordu, tam da gözlerinin içine baktı. İnsanların birbirinin gözünü oymaya ramak kaldığı şu günlerde, gözünün içine bakıp kocacığını merak eden birinin olması ne büyük saadetti... Yıldızları seyrederken Nene Gelin’e:
-Düşenlere bir el uzatmaya çalışan insanlar gördüm, bunların en başında sen varsın sevdalım, Nene’m. Kirpiğine kar, yüreğine kor düşünce güzelleşen insanların başında da yine sen varsın nar tanem!
-Aynı kumaştanız Mehmed’im, Abdullah’ım, erim, beyim, beyefendim, farkımız yok!
-Hani ne demiştin o ilk gece? Sen benimsin, ben de senin... Sen ben yok, biz olacağız, Tek vücut, tek, cihet, tek kalp...
-Aynı sokakta oturduk, aynı suları içtik, aynı havayı teneffüs ettik, aynı soğukta üşüdük, aynı güneşte kavrulduk ve aynı rüyaları gördük hep...
-Hani kar yağmıştı. Düğünümüzden sonraki ilk kar... Pamuktan kelebekler gibi uçuşuyorken; “bu mübârek de ne kadar kir, pas varsa üstünü örtüp kapatıyor” demiştiniz. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.