"Serin bir güz akşamı idi..."

A -
A +
 
Sessizce başına toplandılar. Merakla bekliyorlardı Hasan’ın anlatacaklarını...
 
Kolum, kanadım kırık, başımdaki ağır sancı,
Dilimden dökülenlere şahid ol Nene Bacı.
Bil ki hep çektiklerim kara sevda, gizli acı.
Ben yolcuyum amma kimse değil burada hancı...
Asker Hasan, şimdiye kadar yaşanmış, onulmaz bir hâle gelmiş bunca dertlerinden şu mütevâzı evde, hissesine düşenin pek açık, pek acıklı olduğunu, dinleyenleri daha fazla üzmeden nasıl anlatabileceğini düşündü. Hiç unutmuyordu, zihninin bir köşeciğinde hep saklıyordu…
-Eline sağlık bacım. Nice günler sonra, en sevdiklerimle birlikte olmak da varmış kısmette... Sayenizde çok nefis bir kahvaltı yaptım. Elhamdülillah! Çok şükürler olsun Allah’ım!
-Afiyet olsun canım abim. Sen yeter ki ye, ben en güzellerini, en sevdiklerini yapar, pişirir önüne koyarım.
- Aslan bacım... Canım anacağım hep düşünceli.
- En sevdiğim yanımda ya! “Yeter bana” diyemiyorum Hasan’ım! Memleket elden gidiyor, içim yanıyor, içim!
- Bizi de yataklara düşüren o dert ana! Yoksa ben hiç yıkılır mıydım? Dağ gibi pehlivan gittim, bir çuval kemik olarak döndüm.
- Vatan! Vatan! Oğul, illa vatan!
- Ana mevzuyu değiştirmeyelim hani abimi dinleyecektik!
- Ben de merak içindeyim Nene’m!
- Hadi abiciğim, dadaşım, anlat! Ee! Neler gördün, geçirdin?
- Oğlumu fazla yorma Nene!
- Ben de anlatmak istiyordum ana. Gelin şöyle yanıma. Sesim fazla çıkmıyor olabilir...
Evde olanlar, sessizce başına toplandı. Merakla bekliyorlardı Hasan’ın anlatacaklarını.
- Bismillah... Böyle serin bir güz akşamı idi. Kuvvetli, sert bir karayeli damların bacasında süzülen dumanları birbirine karıştırıyordu. Herkes tabii olarak evindeydi. Sokaklarda, yollarda sadece askerler vardı. Yani bizler, soğuğa aldırmadan dolaşıyorduk.
- Asker, üşümez, asker yorulmaz, asker acıkmaz, derler ya!
- Sen yine öyle bil Nene bacım. Gel bir de bize sor.
- Eee!
- O tarafı bırakalım! Orda kalsınlar... Size anlatmak istediklerimize, asıl maksadımıza gelelim.
- Anlatacaklarım çok ama, nereden başlayayım ki? Rabbim kuvvet versin!
- Âmin! Âmin!
 
Erzurum’da bir kış sabahı, bakarken pencereden,
Yirmi sene yirmi saniye gibi geçti önünden!
 
Hasan’ın ömrü ancak kar tanesi kadarmış meğer,
Neye yarar ki, ahireti kazanmamışsa eğer?
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.