"Millet neler yaşamış ana! O ihtiyarın hikâyesi de bu!"

A -
A +
"Sen iyi bir insansın, onun için anlattım! Tedbirli olun Ermeni’ye sakın teslim olmayın!"  
Gözü yaşlı ihtiyar anlatmaya devam etti:
Ciğerparemi yakalayıp içeri attılar. Suçsuz olduğunu anlatmak için çok mücadele ettim, kurtaramadım! Mahkeme mahkeme derken on beş sene yedi gitti.
Ermeniler bu hadiseyi bahane ederek, her tarafı ateşe verdiler. Yaktılar, yıktılar... Genç kızları dağa kaldırdılar, nice ocakları söndürdüler! Canlarını kurtaranlar da perperişan sağda solda benim gibi ağlayıp duruyorlar evlat!”
Anlatılanlara ben de dayanamadım o ihtiyarın omuzlarından tuttum:
- Vah vah! Dede; bu anlattıklarınla içimi yaktın!
- Üzülmeni istemezdim evlat! Sen iyi bir insana benziyorsun, onun için anlattım! Tedbirli olun Ermeni’ye sakın teslim olmayın! Sakın ha! Biz yandık, mahvolduk, bari sizler canınızı kurtarın!
- Daha beterleri de var dede! Bu gözlerim ne dehşetli hadiseler gördü! Sizin anlattıklarınız da yaralarımı iyice kanattı! Tuz ektin!
- Allahü teâlâya havale ettim evlat. Burunlarından fitil fitil gelsin! Yurt yüzü görmesinler! Huzura, sadete hasret kalsınlar! Başlarına taşlar yağsın, iflah olmasınlar! Bize yaptıklarının nihayetsiz mislini yaşamadan gebermesinler! Başka bir şey demiyorum! Yaptıkları zulmü aynen yaşasınlar ki, işin vahametini anlasınlar!
- Âmin! Dedim, ellerine sarıldım öptüm, dilim döndüğünce teselli ettim; “Dede mahşer var! Mahkeme-i kübra var! Büyüklerimiz hep derdi ki; ‘ZALİM OLMAYIN, MAZLUM OLUN, zalim hesap verecek, mazlum hak alacak orada…’ dedim." Torunlara iyi bakmasını söyleyip helalleştik, ayrıldım. Ayrıldım da o anlatılanları da hiç unutmadım!
- !!!
- Ya millet neler yaşamış ana! İşte ihtiyarın hikâyesi bu kadarcık! Onun, acıklı hâline yüreğim sızladı. Hâlâ da aynı sızıyla dolu içim.
- Oğul senin sızladı da bizimkisi değil mi? Bak herkesin iki gözü iki çeşme… İçlerinde ne derin yaralar açtın da haberin yok! Herkes kendi akıbetine ağlıyor.
- Belki bugün bütün Kafkas Müslümanları, ihtiyarı, mahdumunu, nasıl olup bir adam öldürdüğünü, sonra bir dul kadın ile bir yetim bırakarak hapishanede çürüdüğünü unutmuşlardır. Lakin bu hadiseleri bahane edenleri unutmayacaklardı. Bu, o kadar eski bir şey olmadığı hâlde daha o zaman bile ehemmiyetsiz görülmüş ve hatırlardan çoktan silinip çıkmıştı.
- !!!
- Lakin ben günden güne çoğalan o hainleri gördükçe, o yabancı düşmanların çalıştıklarını ve biçare Müslümanların birkaç akılsız insan elinde günden güne perişanlığını, dağıldığını duydukça Abdullah’ı unutamıyorum. Onun için ne zaman akşam sularında ufuklara baksam; onu, ihtiyar babasının akan gözyaşlarını, sonra gafletle yavaş yavaş batıp giden onlarca hayatın arkasından yetim kalan masum çocukları, dul kalan iffetli kadınları, ağzı duâlı anaları görür, dertlenirim. 
- Sen dertlenme! Zaten bir deri bir kemik kalmışsın abi!
- Elimde değil Nene bacım, elimde değil!
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.