"Şu Ermeni pehlivanı nasıl dövdüğünü bir anlatsana!.."

A -
A +
"Dememe lüzum yok, Erzurumlu erkekler, dünyaya âdeta pehlivan olarak gelirler..."   Odaya giren Zeliha ana, evlatlarının muhabbetinden memnun tebessüm etti. Bir ihtiyaçları olup olmadığını sordu. Maksadı biricik oğlu Hasan’ın ne durumda olduğunu yakinen görmekti. - Ana şu bizim Erzurum’un semtlerini, mahallelerini saymaya çalıştım da beceremedim! Şimdi aklıma geldi; Çırçır, Yukarı Yoncalık, Aşağı Yoncalık, Sultan Melik de var öyle ya... - Kırmacı, Hasan-ı Basri, Mehdi Efendi, Emir Şeyh, Hacı Cuma, Aşağı, Yukarı Habip, Taş Mescit, Veyis Efendi, Kadana, daha sayayım mı? - Say say! - Kemhanzade, Derviş Ağa, Kasım Paşa, Cedit, Yeğen Ağa, Köse Ömer, Kavak, Abdurrahman Ağa, Ali Paşa, Topçuoğlu... - Şimdi aklıma geldi: Zağracı Ali Ağa, Müftü Efendi, Tepe mahalleleri de var... - Maşallah anacığıma, bizi utandırdı. Bacım sana da... - Ben sizden daha çok gelip gittiğimdendir oğlum. Babanla karış karış dolaşmışızdır Erzurum’u. - Biliyor musun anacığım? Tek bir isteğim var Rabbimden. Sağlığıma kavuşursam eğer; yürüyerek sabah namazını Ulucami’de, öğleyi Ali Paşa’da, İkindiyi Cafer Ağa’da, akşamı Narmanlı’da, yatsıyı Abdurrahman Gazi’de… Her gün başka, başka mahallelerin câmisinde kılacağım. Mahalleler, câmiler bitene kadar bütün şehri dolaşacağım inşaallah! Çok istiyorum. Billur gibi şadırvanlarında abdest alacağım, kana kana içeceğim Dabakhanenin, Şabakhanenin serin sularını. Hasretimi doya doya gidereceğim inşallah. - İnşallah evladım, zor bir şey değil. Bana müsaade akşama su böreği hazırlığımız var. Bak her tarafım un ve hamur. - Ellerin dert görmesin anacığım. - Canım, askerim, Hasan’ım!                PEHLİVAN    Pehlivan odur, uslanmaz güreş tutmaktan,Sadece çekinir, şerefsiz yaşamaktan. - Şu Ermeni pehlivanı nasıl dövdüğünü bir anlatsana… - Bilmem münasip olur mu? - Niçin olmasın? Hadi anlat, anlat! - Hasan’ımı rahat bırak kız Nene! - Yok yok! Bacım haklı, bir şey olmaz ana. - !!! - Peki anlatayım bacım. - Eğer sıkıntı olacaksa tehir edebiliriz abi. Geniş bir zamanda, rahat edebileceğin bir yerde de olur… - Yok yok! Hem o günleri yeniden yaşamış gibi oluyorum. İyi ettin, hatırlattığına bacım. - Peki abi…
- Mutlaka biliyorsunuz; dememe lüzum yok, Erzurumlu erkekler, dünyaya gelirken âdeta pehlivan olarak gelirler. Damarımızda, kanımızda vardır zoru başarmak. Sonrasında büyüdükçe, alakası farklı sahalara, dallara kaysa da bir tarafında o pehlivanlık sevdası saklı kalırmış hep.
- Her Dadaş’ın kalbinin has köşesinde bir sevdiğine, bir de pehlivanlığa yer ayrılırmış… Enişten de güreş deyince, kanatlanıp uçardı. - Eskiden beri güreş, cirit, silah kullanma her dadaşın rüyalarını süsleyen ananevi alışkanlıklarımızdan bacım. Hemen hemen her ailede mutlaka bunlardan biriyle öne çıkmış biri vardır. - Mesela; bizde siz pehlivanlıkta mahirsiniz. - Ah, ah! Eskidendi bacım. Şimdi hâlim ortada, burnumu silmeye mecalim yok! - Yine o eski kuvvetine gelmen için anam neler düşünüyor neler? Değil mi canım anam? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.