Dertlerim çok diye, ağlayıp durma! Ağlatırsa Mevlâ’m yine güldürür...

A -
A +
Elif’cik tir tir titriyordu. Annesi sırtından çıkardığı eski hırkasını kızına giydirdi, sardı, sarmaladı.
 
O sabah Naciye kadın, bir tuhaflık hissetmişti zaten. 
Nasıl da hızlı olmuştu bu göç işi. Kocaman kırmızı bir kamyonun, gür gür homurtular çıkararak kapıya yaklaştığını hatırlıyordu sadece. Sonra, korna sesleriyle İstanbul’da uyanmıştı. O gündür, bu gündür İstanbullular. Koca bir sürünün içinde cılız bir kuzucuk gibi hissediyordu kendini. Zayıf, yalnız ve yardıma muhtaç.
Fırtınalar esti, şimşekler çaktı bir gün en sevdiği, evinin direği, her şeyi, eri, aralarından ayrıldı çekip gitti bir daha dönmemek üzere…
Şimdi o güzel günlerin üzerinden yeller esiyordu. Sanki yalandı, yaşanmamıştı hiç. Ali’ciğinin erkenden yataktan fırlayarak açtığı eski tahta kapının gıcırtısı uyandırdı hayallerinden. Hemen küçük kızın yattığı odaya koştu. O an gördüğüne inanamayan Naciye kadın, az kalsın bayılacaktı, zor toparlandı. O kırmızı yanaklarından eser kalmamış kızı tıpkı bir hayalet gibi, gözlerini tavana dikmiş öylece yatıyordu. Elif’ciğine endişeyle seslendi, ama cevap alamıyordu. Korkuyla nefesini kontrol etti, hayatta olduğunu anlayınca da bir “oh” çekti, olduğu yere yığıldı. Birkaç sene geriye gidivermişti; eski hayat arkadaşını da aynı bu şekilde bulmuş, kısa bir süre sonra da ölüsünün başında yana yana ağlamıştı. Ne acıydı ne acı. Amansız bir hastalığa yakalanmış genç adama hiçbir ilaç, hiçbir tedavi şekli fayda etmemişti o zamanlar. Tavana dikili ela gözleri bir sabah ebediyen kapanmış. Bu acı günleri yeniden hatırlayan genç kadın, kızının da aynı hastalığa yakalandığını düşünerek ağlamaya başladı. Tam o sırada gözü, yatağın hemen başucunda, duvarda asılı erinden yadigâr tek hatıra guguklu saate ilişmişti. İşte o kararını o an vermiş Ali’ciğini çağırmıştı.
                ***
Dertlerim çok diye, ağlayıp durma!
Ağlatırsa Mevlâ’m yine güldürür.
Nice dertli kondu göçtü buradan,
Ağlatırsa Mevlâ’m yine güldürür.

Hakk’ın cemalini görmeyi dile,
Günlerini geçir Hakk’ın zikriyle, 
Darlığa düşsen de, lütfeder yine,
Ağlatırsa Mevlâ’m yine güldürür.

Dertten derde sokma garip başını,
Akıtsa da gözden kanlı yaşını,
Kerimdir düzeltir kulun işini,
Ağlatırsa Mevlâ’m yine güldürür.

Yunus senin gözlerinde çok hâl var,
Geçip gideceğin daha çok yol var.
Haydi, gece gündüz Mevlâ’ya yalvar,
Ağlatırsa Mevlâ’m yine güldürür.
Elif’cik tir tir titriyordu. Annesi sırtından çıkardığı eski hırkasını kızına giydirdi, sardı, sarmaladı. Üşümediğini göstermek için de rahat hareket ediyordu. Ona masallar anlattı ve Ali’nin yolda bulduğu bir kitaptan kısa hikâyeler okudu... Okuduğu sayfalarda, küçük çocuğun babasına kavuşamayacağını düşündükçe kalbi yerinden sökülecek gibi oluyordu... Neden sonra Elif derin bir uykuya daldı ama anne tedirgindi. Bir köşede boya sandığını düzenleyen Ali’ye döndü. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.