Soğuk da olsa başlarını sokacak bir kulübeleri vardı

A -
A +
Küçük Ali, kendi kendine, anacığına kesinlikle muvaffak olacağının sözünü verip rahatlatmaya çalıştı.
 
 
Küçük Ali'den büyük cevap geldi:
- Bak büyüdüm, şükür anne! 
- Hem de kocaman oldun canım evladım, Ali’m!
- Anneciğim! Sen üzülme! Tamam mı?
Yara sızlar, yara sızlar,
Kan akıyor, yara sızlar.
Yaralının durumunu,
Nasıl bilir yarasızlar!
Küçük Ali, kendi kendine, anacığına kesinlikle muvaffak olacağının sözünü verip rahatlatmaya çalıştı. Buna gücü yetmediğini pek âlâ biliyordu da ne yapsın başka bir şey elinden gelmiyordu. Yanlış bir zamanlamaydı şu kapının açıldığı saat; suç onun değildi, işine gitmeden önce bu tabloyu sık sık yaşıyorlardı zaten. Bugün yeniden yaşamak, sadece yaralarının kanamasına sebep olmuştu. Her neyse, en azından hakikatle bir daha yüzleşmişti ya. Olan olmuş ve de geçmişti işte. Hem belki de böylesi daha iyiydi, kaldığı yerden devam ederdi hayatına.
Evet, iyi oldu. Ardından bir sürü iyiyi sıraladı Ali: Sağlığı yerindeydi, eli tutuyor, gözü görüyordu, anası kardeşi yanındaydı, soğuk da olsa başlarını sokacak bir kulübeleri vardı. Az bulup az yerlerdi, çok bulunca da çok… “Elhamdülillah” çekti. “Babam da sıkışınca böyle derdi” diye aklından geçirdi. “Bugün çok işim var” diye düşünüyordu. “İyi, öyleyse hemen işine git ne duruyorsun” dedi, kendi kendine? “Git gidebilirsen tabii…”
Küçük Ali, bir müddet eşiğin üstünde sokağı dinledi elinde olmadan. Dışarıdan, uzak ve küçük bir koro hâlinde martı ve anlaşılmayan insan sesleri geliyordu. Ara sıra bir horozun ötüşü, bir kapının gıcırdayarak açılışı, eksilmeyen motor gürültüsü, zaman zaman köpek havlamaları birbirine karışıp kayboluyordu. Bir başka evin odasından yanık bir türkü, daha sonra birinin ağlaması, bir diğerinin göğsü sökülecek kadar öksürüğü, bu soğuk, kasvetli havaya karışıyordu. Bir ara karşı evin penceresine konan sığırcık kuşunun ötüşü ise bunlara galip geliyor, ancak az sonra kanat çırpıp uçuşuyla o da hepten uzaklaşıyordu.
Dışarıdaki sesler bu kadar mıydı yoksa bazılarını duymuyor muydu Ali’cik? Öyle ya onlarca kanat seslerini, ayak seslerini duymuyor ama şimdi babası seslenseydi hemen koşardı. Karları incitmeden ağır ve yumuşak adımlarla sessiz sedasız yolda yürüseydi de yine öyle yapardı.
              ***
Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgâr.
Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu,
Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar?
Yağan beyaz bir sükût, bir mahşerdir sanki kar!
Oldukça soğuk kış sabahının alaca karanlığında İstanbul, sanki uzun gecenin sakinliğinden, hareketsizliğinden kurtulmak istercesine pek heyecanlı, gürültülü uyanıyordu. Birbirine bitişik eski, yeni apartmanların, cadde ve sokakların lambaları çoktan sönmüş, sabah erken işine gidenler; birer birer evlerinden çıkmaya başlamıştı. Dolmuş, otobüs ve servis arabalarının motor ve korna sesleri; gecenin sessizliğine âdeta meydan okuyordu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.