"Fazla üzmemek için başka bir şey sormayacağım!"

A -
A +
"Allah Allah! Nereden icap etti, niçin? “Bu gidişte Verintap’tan katiyen ayrılmam…” diyordun ya bey!"
 
Hayriye Hanım, Lütfü Hocayı soru yağmuruna tutuyordu:
- Allah Allah! Nereden icap etti, niçin? “Bu gidişte Verintap’tan katiyen ayrılmam…” diyordun. Gidiş mi değişti?
- O gidiş devam etseydi sözüm sözdü! Benim fikrim öyleydi de Rabbim, buradan içecek suyumuzu, yiyecek ekmeğimizi keserse ne yapabiliriz ki?
- İnan, hiçbir şey anlamadım! Latife yapıyorsun!
- Ne latifesi Hanım? Hakikat hakikat! Hafız Abdülkadir gelir anlatır.
- Korkmaya başladım!
- Dedim ya korkulacak bir şey yok! Sadece köy, mekân değişikliği var, o kadar! Takdir-i ilahi böyleymiş, kararıma hak vereceğinden eminim! Üç araba gelecek inşallah! Biri sizler için. Çocukları yanına alırsın. Diğerlerine yatak yorgan, un den, kap kaçak, ne varsa yerleştirirler hafızlar.
- Gece… karanlıkta mı?
- Arabaların gelmesine bağlı. Herhâlde o zamana kadar ortalık ışır!
- Nereden, nasıl?
- Gelenler bilir! Karagöl’den gidersiniz inşallah. Yukarı Taşınbaşı’nın bayırı çıktıktan sonrası düzlük. Bir müddet öyle devam edersiniz, oradan göl görünür. Kenarından geçen toprak yol, görünüşü farklı iki ayrı bölge gibi yapar vâdiyi: Solda her taraf su, sağda otlak… Sarı çiçek bezeli çayırlık, sivri tepenin altına kadar uzanır. Küçük bir yokuş çıktıktan sonra Koçkans’ın otlaklarına bağlanır yol. Güneşin doğduğu tarafta yamaç usul usul yükselerek genişler. Buğday, arpa, fiğ, mercimek tarlaları, yer yer çayırlar, parça parça yayılır köye kadar. Tarlaların arasından geçen yolun etrafı yeşilden Cennet gibidir. Çok seveceğini bildiğim için anlatıyorum. Daha aşağılarda irili ufaklı göller göreceksin; Ulama Gölü, Dengiz Gölü, Sülüklü ve Kuzu Gölleri aklımda kalanlar... Şimdi diyeceksin ki “Sen de her şeyi biliyorsun…” Ne dersen de haklısın, buralardan çok geçtim çocukluğumda. Çayır çimen yamaçların eteklerinde onların rengini alan göller, uzaktan yeşil kadife içinde gümüş şeritle çevrili bir büyük, açılmış zümrütten, şekilsiz aynaya benzerler.
- Hekât gibi. Eee! Başka?
- Başka, yolun sonuna vardınız mı, bayırdan aşağısı, irili ufaklı kavaklıklarla çevrili düzlük, harman yeridir. Köye geldiğinizin alâmetidir. Vâdi boyunca uzanan toprak damlı evler, önünüze birden çıkar. İki değirmen çevirecek kadar çay, gümüştenmiş gibi şarıldar durur, gece gündüz. Daha sayayım mı?
- Yeter Bey! Yorulma. Sen huzurlu ol kâfi! Fazla üzmemek için başka bir şey sormayacağım. Sadece duâ edeceğimi bil…
- Duâlarını kalbimde hissediyorum Hayriye’m. Ben de sana duâcıyım. Köyden “Ne olursunuz gitmeyin…” diye ısrar edenler olacaktır tekrar tekrar. Onları muhabbetle dinle “Hocaya taleplerinizi söylerim inşallah…” de… Kimse üzülmesin. Zaten çok nahoş hadiselere gebe bir hava esiyor… Aman dikkat edelim. Vicdan azabı çekmemek için, daha büyük musibetlere düçar olmamak için en iyisi kangren olan uzvu kesip atmaktı. Ben de onu yaptım, böyle yapmakla.
- Anlıyorum Bey!
- Anlayışlı hanıma bilmem nasıl teşekkür etmeli? Rabbim ebeden razı olsun! İki cihan saadeti ihsan eylesin!
- Amin, amin! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.