AİHM kararının tahlili

A -
A +

AİHM, kararını açıkladı; RP, 1998'de Anayasa Mahkemesi'nin kapatma kararını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11. maddesine aykırı bulduğu için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giderek Türkiye aleyhine dava açmıştı. Bu mahkeme 3'e karşı 4 oyla RP'nin talebini reddetti... Dün bir hukuk talebesi bizi aradı. Sorduğu fevkalade dikkat çekiciydi. "Davacının talebini reddeden 4 hakimden biri Türk; o halde böyle bir karar, ne kadar tarafsızdır?" Sual karşısında şöyle düşünülebilir. Vatandaşlık veya milliyet bağı, kan bağı değildir. Hüküm aksine olsaydı o zaman da davalı taraf, benzeri bir itirazda bulunabilirdi. Hukuk talebesi gerçi meseleyi yalnızca adalet adına dile getiriyordu ama; gerek davacının yani davayı kaybeden RP cephesinin ve gerekse davalının böyle bir ihtimali dikkatlere getirme hakkı var mı? Olmalı mı? Hadise, reddi hakim müessesesi ile alakalı. Hakimin dâvâda taraf olması, belli derecedeki akrabaları ile alakalı bulunması veya yargılama sürerken ihsası reyde bulunması ziyan gören tarafa red hakkını tanımakta. Burada böyle bir keyfiyetin varlığı münakaşa konusudur. Türk yargıç Rıza Türmen, milliyetinden dolayı değil kariyeri sebebiyle mahkemede yer almaktadır. Bir başka husus daha var. Davanın kabulüne dair oy veren 3 kişinin içinde de Kıbrıs Rum kesiminden bir yargıç bulunmaktadır. Şayet Türkiye, davayı kaybetseydi, o takdirde kendisine hasmane davranışlar sergileyen bir ülkenin hukukçusu sebebiyle bu kararı kabul etmeyecek miydi? Karara gelince... Mahkemenin kararı ilginçtir, "RP'nin İslami söylemleri sebebiyle şeriatten soyutlanamayacağı" kanaatinde. Mahkeme, ayrıca, gerekçeli kararında "RP'nin sivil barışı ve demokratik hayatı riskli hale getirdiğini de" ileri sürmekte. Birinci cümle "şeriat" diye yola çıkanların yüce Allah'ın emir ve yasaklarını tanıtma ve temsildeki yetersizliklerini ortaya koymakta. İkinci cümleyse son derecede düşündürücü. Barış ve demokrasi için tehlikeli farzedilmek ilama bağlanmışsa orada durup düşünmeli... Yarın başörtüsü için de benzer bir karar çıkabilir.. Tabii yıllarca 'Batı kulübü', 'Hırıstiyan kulubü' diye tarif edilen dünyanın kapısını bir gün hakkaniyet adına çalma tezadı da hafızanın tazelediği bir başka film karesi. Şaşmamak mümkün mü? Milli görüş zihniyeti ne kazandı, İslamiyete ne kaybettirdi? Böyle bir dâvânın aynı zamanda bu tip bir sonuç da verebileceği önceden nasıl kestirilemez? Kendi elleri ile hem kendileri hem güttükleri siyaset için aleyhte kaziye-i muhkeme hazırladılar. Buna "siyaset bilmemek" denir. Karar dolaylı yoldan tesirler icra etmekte. Erbakan cephesinden bir mecburi emeklilik doğdu. Bundan böyle yönlendirme dışında bizzat sahneye çıkması zor görünüyor. Türkeş vefat etti, Demirel emekli oldu, Erbakan yasaklandı. Ecevit; her ân her şey olabilir. Bir devir "perde" diyor... Rıza Türmen veya Loukis Loucaides hukuk adına milliyetlerinden dolayı tartışılacaksa; şu da tartışılabilir. Acaba, mahkeme SP'nin önünü keserek yenilikçilere yol mu vermek istemekte? Her ne kadar medya Tayyip Erdoğan'a daha şimdiden savaş açmış durumdaysa da hiç belli olmaz. Çünkü; AİHM'nin kararı en fazla yenilikçilere yarayacak. Bundan böyle Saadet Partisi'nde hem istifalar olabilir ve hem de istiklal arayışları. Tekrarlamak gerekirse geçen asrın ilk çeyreğindeki nesil şöyle veya böyle icraattan çekiliyor. Şu ân iş başında 50'ler nesli var. Kurtuluşsa 75'lilerin iş başına gelmesi ile olacak. Kavga nesillerinin yerini barış nesli alınca değişim yaşanacak; Türkiye büyüyecek. E-mail: rahim.er@bky.com.tr

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.