Hayırlı olsun...

A -
A +

İsim biraz sürpriz gibi oldu; "yenilikçiler" kendiliğinden konmuştu. Bu yüzden Yenilikçi Parti, Yenilikçi Hareket Partisi gibi isimler bekleniyordu. Herhalde bu ismi, ilk günden yakalarına musallat olan o "nereleri yenilikçi" sorusundan kurtulmak için tercih etmediler. Yoksa hazır reklamı yapılmıştı. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ismi ile amblemini tahlile çalışacağız... İsim, çok partili hayata geçtiğimizden bu yana hemen bütün partilerden izler taşıyor . 'Adalet', Adalet Partisini çağrıştırmakta. 27 Mayıs 1960 Darbesi ile Demokrat Parti kapatılınca O'nun resmen değilse de fiilen devamı olarak AP kuruldu. 27 Mayısa bir tepkiydi. Şüphesiz ki DP gibi O da bir halk hareketiydi. Adalet ve Kalkınma Partisi de 28 Şubat 1997'nin dolaylı tesiri ile vücut bulmuştur. Bu parti de geniş halk desteğine sahiptir... ANAP'tan da izler bulmak mümkün. Şöyle... Turgut Özal, Anavatan Partisi'ni kurduğunda partinin isminde de bir yenilik getirmişti. O güne kadar partiler, sadece harflerle anılıyordu. Anavatansa iki şekilde zikr edilir oldu. ANA Parti ve ANAP. ANAP tuttu, diğeri unutuldu. Adalet ve Kalkınma Partisi de aynı yolu takip etmiş. AKP değil de AK Parti. AK Partisi de tutmaz. Halk, "AK Parti" der. Diğerleri "biz kara mıyız?" diye gocunurlar mı? Bir rahatsızlık duymaları mümkün. Gerçi AK Partililer de şunu diyebilirler. Bir insanın ismi Âlimse diğerleri ona "biz cahil miyiz ki sen Âlim ismini almışsın diye sorabilirler mi?" Önceleri bir sürtüşme olsa da sonra alışılır fakat taş atmalar durmaz. Kalkınmaya gelince... Nuri Demirağ'ın genel başkanlığında 1945'te Milli Kalkınma Partisi MKP kurulmuştu. Bu partinin kurucuları arasında Hüseyin Avni Ulaş ve Cevat Rifat Atilhan da bulunuyordu. Nuri Demirağ, partisinden ziyade kızı Melike Demirağ'la tanındı.. Kalkınma arzusunu tâ Adnan Menderes'e kadar götürmek gerekir. O'nun her mahallede bir milyoner meydana getirme projesi, yollar, barajlar hamlesi, AP ve ANAP'la devam etmişti. DP şehirlerarası yolları, AP ilk asma köprüyü, ANAP çevre yollarını yaptı. DYP Avrupa'yla gümrük birliği mukavelesini imzaladı. Refahyol, D-8'lerin mimarı oldu. AK Parti'nin kalkınma arayışında bilhassa Milli Nizam ve Milli Selamet Partilerinin vazgeçilmez hedeflerinden ağır sanayi hamlesini de görmek mümkün. Bugün kalkınmanın ufku ağır sanayi olmasa da maziden gelen böyle bir birikim mevcuttur. Artık kalkınma know-How, Ar-ge, elektronik, iletişim, uzay sanayii vs. ile olmakta. Ağır sanayii, ağır yük olarak görmeli. AK Parti derken Bülent Ecevit'in yeni CHP'sindeki Karaoğlan döneminde "ak günlere" sloganı da hatırlanıyor. Genç bir kadronun 60 yıllık siyasi miras ve tecrübeden hareketle yola çıkışında elbette "ak günler" bir özlemdir. Şu farkla ki adaletle ak günlere. Adalet, en mükemmel kavram. Adalet mülkün, yani devletin temeli. Vizyon gibi misyon da önemli. Kalkınmak fakat adaletle kalkınmak; bir kesim tahterevallinin havadaki ucu gibi yukarlarda olurken, diğer taraf yere düşmemeli. Onun için tahteravallinin iki ucunun da muvazenede olması lazım. Vizyon kalkınma, misyon herkesi kalkındırma. Bugün onlara "taşralı" diyebilirler. Bu fütursuz ayırımı yapanlar, tatlısu eliti. Sözde burjuva. Asla aristokrat değiller. Babaları da bir darbeyi kınayacaklarına mağdur DP yöneticilerine "kuyruklar, düşükler" demekteydiler. Ampule gelince. Doğrusu estetik olarak albenisi fazla değil. 7 Işık çizgisi de ne mânâya geliyor diye sorgulanacak. Duruşu ile Amerika'nın meşhur hürriyet abidesini tedai ettiriyor. AK Parti ile Türkiye 39. partisine kavuştu. Boynuz kulağı geçmiştir. Sayıca Saadet Partisinden fazlalar. 48/54. Saadet Partisi geleneği temsil ederken, AK Parti, yenilik, değişim, uzlaşmacılıkta daha iddialı. Türkiye'nin tek mes'elesi olmasa da bu parti de belki zaman içinde TBMM'ye tesettürlü hanım üye sokacak ama öyle gece yarılarında değil. Şartları olgunlaştığında, rahatsızlıklar ortadan kalkınca. Şu takiyye gevezeliği bittiğinde. Toplum birbirini tanıdığında. Konuşmalara gelince... En dikkat çekici olan 'genel başkan' Recep Tayyip Erdoğan'ın parti liderliğine dair dedikleri. Lider sultası, lider oligarşisi olmayacağını söylüyor. Bu, Türkiye'nin beklediği bir netice. Ancak orada da dikkat edilmesi gereken bir hassasiyet var. Parti eşittir genel başkandır. Genel başkan, "eşitlerden birinci" diye tarif edilemez. O zaman lider olmaz. Lidersiz hareketse yürümez. Lider diktasından kaçarken çok liderlilik tehlikesine düşmemek lazım. Çok başlılık çok seslilik olmaz. Kargaşa olur. Herkes bir iş için yaratılmıştır. Netice olarak. Siyaset usuldan usula renklenmektedir. Taşlar yerini buluyor. Saadet Partisi kuruldu. AK Parti kuruldu. Eylül'de solda hatta sağda bile yeni partiler sahneye çıkabilecek. Böylece çoraklaşan siyasi hayat dinamizm kazanacaktır. Yeni partilerle canlanan siyaset, Türkiye'yi 2002 Nisanında genel seçimlere taşıyabilir. O aynı zamanda iktisadi buhrandan da kurtuluş süreci olacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.