Sırada kim var?

A -
A +

Trajedi, önce yazar kasa piyesiyle sahne aldı. Oyuncu yaman bir adamdı. Zamanlamayı iyi yapmıştı. Rolü gereği kasayı muhatabının kafasına değil önüne fırlattı. Seyirci aktörü ayakta alkışladı. Fikir bir deha ürünüydü. Alkış sesinden rahatsız olan polisler aktörü apar-topar alıp götürdüler. Bu tabii rol gereği idi. Diğer hafta belki bir komedi sahnelenir de millet, biraz gülüp deşarj olur diye bekleyenler boşa heveslendiler. O haftaki oyunun ismi "kamyoncu"ydu.. Kasacı'dan sonra Kamyoncu. Ne alakası varsa. Belki her ikisi de "q" ile başladığı için ard arda gelmişti. Aktör, rolü gereği bir su tankeri ile başbakanlığa gelmişti. Eğer su değil de benzin tankeri ile sahneye girseydi o zaman trajedi değil, dram seyretmiş olacaktık. Usta oyuncu kolay olunmuyor. Bu oyunlar, tek kişiliktir. Yönetmen, oyuncu, kostümcü, ışıkçı...hep aynı kişidir. Bu yüzden dünya çapında ödül bekliyoruz. Son haftaki oyunsa bir dram oldu. Bu defaki oyuncu müthişti. Öbürleri de müthişti ama bu daha da müthiş. Çünkü -rol gereği- obje kendisiydi. Ne kabiliyet inanılır gibi değil. Bu sanatçılar, kendilerini nasıl da yetiştiriyorlar. Daha perde inmeden gök gürültüsü gibi bir alkış koptu. Bir adam -rol gereği- kendini başbakanlık parmaklıklarına zincirliyordu. O zincirli vaziyette açım, işsizim, dürüstüm, iflas ettim"...vs dediği ân -rol gereği- polisler koşup kendisini zincirlerden kurtarıyorlardı. İki trajedinin ve son dramın sözleri hep aynıydı. "Açım, işsizim, evime ekmek götüremiyorum, müflisim!" Bu matbuatın da dikkatini çekti. O yüzden araştırmalar yapıldı. Hatta köşe yazarları karşılıklı bir-iki atıştı. O kadarla da kalınmadı. Saat doldurma hastalığındaki TV'lerde -olmayanı var mı?- kapalı olmayan oturumlar yapıldı. Farklı görüşteki iştirakçilerle telefonla misafir olanlar birbirlerine girdiler. Neyse ki zahmetli de olsa durum anlaşıldı. Bunlar sürrealist oyunlarmış. Tarzı gereği onlarda sözler hep aynı olurmuş. Bu oyunlar hakikaten yılın olayı idi. Rumeli Hisarı Konserleri onların yanında hiç kalır. Zaten o tarihi eserin ortasındaki mescid bakıyesi üzerinde icra edilen o oyunların hiç kalması şart. İnternet gençliği bu görüşte. Onlara göre böyle oyunlar artık dinozor neslin eğlence biçimi imiş. Ne kadar uçuk düşündükleri bilindiğinden kusurlarına bakacak halimiz yok. Oyunlar sahnelenirken çıt çıkmıyordu. Herkes pür neş'e, pür zevk kendinden geçmiş oyundaydılar. Yalnız...Bir titrek ses, her defasında yanındaki bayana bir şey soruyordu: -Ne var orada ? Bir şey mi oluyor?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.