File dediğiniz nedir ki!..

A -
A +

Meseleyi bir gericilik-ilericilik ideolojisine dönüştürmeyi bırakalım da cemiyeti asıl ilgilendiren yanına, sosyolojik-psikolojik cephesine bakalım. Yılbaşı eğlenceleri toplum için bir gösterge görevi de yapıyor. 31 Aralık/ 1 Ocak gecesi kim nerede nasıl eğlendi? Bu sorunun cevabı ertesi sabahtan başlayarak televizyon ve gazetelerin ana haber konusu yapıldı. Sanki insanların temel derdi o. Kim nerede nasıl eğlenirse eğlensin çok mu önemli? Ortada bir eğlenceden ziyade dejenerasyon var. Hâdise, vur patlasın-çal oynasın şamatasına dönüşmüş vaziyette. Şampanya banyoları, kumar partileri en hızlısından akıl almaz çılgınlıklar. Hani kriz ekonomisindeydik? Evet o var. Peki bunlar ne? İşi görgüsüzlük ve nemelâzımcılık haline sokanlar için bir sıkıntı yok. Kriz alınteriyle kazananları vurdu. Diğerleri herhalde ona yabancılar ki böylesine su gibi harcayabilmekteler. Sözümüz elbette ölçülü bir şekilde yeni yıl kutlayanlara olamaz. Zaten onlar da bu mes'uliyetsizliği hazmedemiyorlardır. Önümüzdeki manzaralar, hiç hoş değil. Onların yaygınlaştırılması, özene bezene haber yapılması da yanlış. Bunlar nice evde hangi geçimsizliklere yol açıyor biliniyor mu? Toplum, iki ayrı uca doğru çekilmekte... Bir millet, yerde sürünenler ve havada uçanlardan ibaret olabilir mi? Patlatılan şampanyalar, israfın alıp başını gitmesi... bir avuç insanla onların sırtından geçinenleri mutlu edebilir. Ya çoğunluk, evine et, ekmek, süt götüremeyenler... Onlara ne diyeceksiniz? Tezada bakınız. Her iki haber de basında aynı gün ve aynı sayfalarda yer alıyor. Bir tarafta müsriflere, yurtdışını kapı-komşu yapanlara, görgüsüzlere dair fotoğraflar, bir tarafta hazineden sorumlu bakanın hayalleri... Kemal Derviş, şöyle diyor: "Bir gün vatandaşların pazara çıktığında filesini gönlünce doldurmasını görmek istiyorum". Dolayısıyla vatandaş, yani fakir-fukara, yani, emekli, dul, yetim, küçük ve orta halli esnaf file dolduramıyor. Onların; yoksul ve orta tabakanın file bile dolduramadığı bir Türkiye... File dediğiniz nedir? Birkaç kilo sebze-meyve. Bu Türkiye'de diğer taraftan ışıltılı otellerde, gece kulüplerinde gazinolarda dolarlar havada uçuşuyor, dansözler, mankenler fırdolayı dönüyor, alkol su gibi akıyor... Meseleyi yılbaşına taraftar olanlar-olmayanlar, çağdaş olanlar-olmayanlar diye ele almak ilkellik olur. Bu sosyal adaletsizliğe, bu gelir dengesizliğine dikkat etmek lâzım. Bu işin sonu nereye gider? En tehlikeli olan vicdanların nasır bağlamasıdır. Şu kadar, aç, sefil, yoksul, aşsız-işsiz varken bu çılgınlıktan hiç rahatsız olmamak neyle nasıl izah edilecektir? Şu kış günü, paltosuz, ayakkabısız binlerce çocuk o para yiyenlerin ve onları birer kahraman gibi sunanların hiç mi aklına gelmez? IMF'den 5 kuruş almak için bin türlü taviz veren bir ülkede bu israfın yaşanması doğru olabilir mi? Böylesi bir bencillik tehlikelidir. 'Benden sonra tufan' zihniyeti toplumun mahrum kesimlerinde derin psikolojik rahatsızlıklar yapıyordur. Devlet, problemi vergi cezasıyla savuşturamaz. Bu bir hastalıktır. İdeolojik yaklaşımları bir tarafa bırakınız da müsrif, görgüsüz ve cahil fakat paralı bu insanları nasıl tedavi edersiniz ona bakınız. Eğer çare bulamazsanız bu tahrikçiler yüzünden hapishaneler daha fazla dolar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.