Erdoğan'ın engelli koşusu...

A -
A +

Anayasa Mahkemesi iddianamedeki taleplerden ikisini red, birini kabul etti. Savcı Kanadoğlu, Tayyip Erdoğan'ın kurucu üyelikten çıkartılmasını, genel başkanlık yetkilerine tedbir konmasını ve başları örtülü hanımların üyeliklerinin düşürülmesini talep etmişti. Mustafa Bumin başkanlığında toplanan yüksek mahkemeyse sadece Ak Parti genel başkanının kurucu üye sıfatını kaldırmaya karar verdi. O da oy birliğiyle değil de yalnızca bir farkla elde edilen zayıf bir karar. Karar, biraz da Cumhuriyet Başsavcısının dolaylı baskısı yüzünden alındı. Çünkü bu kararın hayata geçme şansı yok. Şekli tatminden ibaret. Hem kafa karıştırdı, hem kafa yordu. Erdoğan'ın kuruculuk sıfatını kaybettiğinde herkes, hemfikir. Tedbir olmadığında da herkes müttefik. Görüş ayrılıkları milletvekili seçilme imkânının kapanıp kapanmadığında. Hadisenin karmaşıklığı yüzünden meseleyi sade vatandaşın anlaması imkânsız. Savcının zincirleme iddialarına bir de TCK 312, "af", "tecil", Hasan Celal Güzel ismi dahil olunca içinden çıkılamıyor. Halbuki bunlara hiç gerek yoktu. Tatbii ki gayrı kabil hüküm vermek haddizatında mahkemeleri yıpratmakta. Geçen hafta bir davadan dolayı idam kararları verildi. Neye yarar? Anayasal olarak infaz artık mümkün değilken hüküm, Türkiye'yi siyaseten sıkıntıya sokmaktan başka bir şeye yaramıyor. Onun gibi TCK'nın 312. Maddesi mecliste değişti değişecekken Erdoğan kararı çıkageldi. Belli ki hakimler, parlamentoyu bekliyordu. Savcı, hiç de şık olmayan bir çıkışla mahkemeyi suçladı. Sonra kamuoyu Kanadoğlu-Bumin ağız dalaşına şahitlik etti. Kanadoğlu geri adım attı. Mecburdu. Savcılık bir iddia makamı. Savcının avukattan farkı yok. Buna rağmen tatbikatta ağır bir kusur işlenmekte. İddia makamına mahsus yer de hakimin kürsüsüyle eşitlenmekte ve haliyle gizli alınması gereken kararlarda savcı, mahkeme salonunda kalmakta. Oysa taraf olması hasebiyle onun da avukatlar gibi dışarı çıkartılması gerekir. Savcının da dışarı çıkartılmadığı her ceza davasındaki karar usulen iptali muciptir. Bu gerçek ıskalanınca bir savcı, kendinde olmayan salahiyetler vehmedebilmektedir. İddia makamındaki yersiz tavrın yüksek mahkeme üzerinde psikolojik bir tedirginlik meydana getirmediği iddia edilemez. Bu yüzden karışık ve kimseyi de pek fazla memnun etmeyen bir erken doğum oldu...karar 8 aylıktır. Erdoğan'ın yarınına gelince. Elbette bir çok noktalar gerekçeli karadan sonra anlaşılacaktır ama görünen köy kılavuz istemez. Kuruculuk yönünden en kötü ihtimal istifayla tekrar genel başkanlığa getirilmesidir. Bir formalite ve zaman kaybı. Milletvekilliğine seçilebilme meselesine gelince... Hatta YSK'nın mütalaasına bile ihtiyaç kalmayacaktır. TBMM'nin 312'yi çağdaş normlara taşımasıyla Anayasa Mahkemesinin kararı hiçbir müeyyideye sahip olamayacaktır. Velev olsa bile Erdoğan 14 ay sonra mahkemeye müracaatla "memnu haklarının" iadesini isteyebilecektir. Dolayısıyla çok ciddi işlerle meşgul değiliz. Türkiye, şu gün bunlarla mı uğraşmalıydı? Recep Tayyip Erdoğan, önüne çıkan bu engelleri aşmak durumunda. Sporcu olduğuna göre koşmayı biliyor. Siyaset, önce engelli koşudur; sonra maraton.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.