Darbeler ve insanlar...

A -
A +

Bundan böyle tarihimizde, takvimlerimizde artık bir 28 Şubat gerçeği de var. Padişahların tahttan düşürülmesine 'hal', düşürülmüş padişah 'mahlu hakan' denirdi. Cumhuriyet döneminde yerini kaybetmiş devlet adamları 'sabık' kelimesiyle anılıyordu. 'Sabık başvekil' gibi. 'Darbe' sözü herhalde daha ziyade 1960'dan sonra kullanılır oldu. Mamafih Sultan Abdülaziz'in halline de darbe dendiyse de bu daha sonraki tarihçilerin tavsifidir. Bu münasebetle bir kargaşaya berraklık getirmeli. Halkın, yapanlara iştirak ettiği eylemlere 'ihtilal' halkın dahil olmadıklarına 'darbe' denir. Bu anlamda bizde ihtilal var mıdır? Darbeninse sayısı belirsiz. Mesela 1789 Fransız halk hareketi ihtilaldir. Aydınların önderliğinde ihtilal yapılmıştır. Zaten, doğu, özellikle İslam milletlerinde hele hele sünni itikadın hakim olduğu memleketlerde ihtilal mümkün değil gibidir. Zira buralarda ul'ül emr'e, devletin başındaki yöneticiye itaat esastır. Buna mukabil doğu ve İslam topraklarında darbeler, saray entrikaları haylice fazladır. Hele işin içine kadın da karışmışsa bir şeyler mutlaka olur. Kısacası bizim bir ihtilal an'anemiz yoktur. Darbeler yönündense kirlilik fazla. İslam öncesi, Büyük Selçuklu, Selçuklu, Beylikler dönemine gitmeden sadece Osmanlı dönemine bakılsa hayıflanılacak ne çok vahim cinayete şahid olursunuz. II. Osman darbeyle hal edilip Yedikule Zındanlarında boğdurulmuş, III. Selim keza hunharca öldürülmüş, Sultan Abdülaziz Han, Kur'an tilavet ederken rahlesi başında iki bileğinden kesilmek suretiyle intihar süsü verilip hayatına kıyılmıştır. Sonra 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül geliyor. Sultan Aziz'in serencamı, İttihadçıları, Sultan Abdülhamid'e karşı daha itinalı davranmaya mecbur etti. Adnan Menderes'in haksız biçimde katli sonraki darbecileri ellerini kana bulamaktan ürküttü. Bir ara o hale geldi ki her 10 senede bir darbe yapılan bir toplum olmuştuk. Bu bir büyük ayıptı. Turgut Özal'la birlikte kavuşulan hürriyet havası, dünyaya entegrasyon, batıya açılma, kendine güven, ticari hayattaki hamleler ile birlikte artık darbeler devrinin kapandığına inanıldı. Gerçi 10 sene dolarken takvime endişeyle bakıldı ama darbe olmayınca da rahat nefes alındı. Bir kötü gelenek tarihin çöp sepetine atılmıştı. Olmadı. Atamamıştık. 1997'nin 28 Şubatında metod olarak yumuşak, fakat sonuçlarıyla keskin bir başka darbe daha yaşadık. Ona 'Post Modern' darbe denildi. 28 Şubat haksız mıydı? Belki her darbenin az çok haklı tarafları vardır. Zaten külliyen nâhak yere tepki doğmaz. Mesela Libya çöllerindeki bir çadırda Türkiye, Türk milleti, Türk tarihi aşağılanırken devrin Türkiye başbakanın pasifliği kabul edilir bir kusur değildir. Bunun gibi daha birçok hatalar, suçlar olabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.