Müslümanlar ne kadar da vurdumduymaz

A -
A +

Yirminci yüzyıl, Müslümanların kanının aktığı yüzyıl oldu. Yirminci yüzyıl, Müslümanlara hiç de iyi gelmedi. Müslüman derken bütün Müslümanları kastediyoruz; hangi renk, ırk ve dilden olursa olsun, tamamı. Zaten ırkın ön plana çıkartılmasıyla Müslümanın Müslümana alakası azaldı. Irkın dinin yerine ikame edilme niyetiyle öne çıkartılması da ondokuz ve yirminci yüzyılda oldu. Yapanlar da yabancılar; batının felsefecileri, devlet adamları. Din kardeşliğinin zayıflamasıyla beraber soğukluklar da başladı. Bu kötü gidişat halen de devam etmekte. Yirmi birinci yüzyılda da Müslüman kanı dökülüyor. Soğukluk da olanca hayret vericiliğiyle sürüp gitmekte. Müslümanların Bosna'da, Kosova'da... Balkanlar'da yaşadıkları çok yeni. Onların çektiğini herkes hatırlar. Tabii kimsenin oralı olmadığını da. Çeçenistan'da da öyle olmuştu. Daha evvel Kıbrıs'ta Rum katliamı vardı. Onu Türkiye'nin müdahalesi durdurdu. Keşmir'de neler olup bittiğini bilemiyoruz. Dünya ajanslarının naklettiği ölçüde haberimiz olmakta. Şu günlerdeyse iki ayrı noktada Müslüman kanı akmakta. Müslümanlar, dövülmekte, hakarete uğramakta veya katledilmekte. Bunlardan biri Hindistan, diğeri Filistin müslümanları. Hindistan Müslümanlarına vefa borcumuz olmalı. Türk Kurtuluş Hareketi'ni onlar, kadın-erkek demeden ellerinde avuçlarında ne varsa toplayabildikleri kadarını toplayarak Ankara'ya yollamak suretiyle maddeten ve mânen desteklediler. Şu gün Hindistan'da oluk oluk Müslüman kanı akmakta. Filistin ise daha düne kadar bir parçamızdı. Filistin artık seyri mümkün olmayan ağır bir dram halini almıştır. Şaron marjinalliği, aklı başındaki Yahudileri bile çileden çıkartır biçimde olanca hızıyla devam ediyor. Bazen onlarca olmak üzere her gün Filistinliler can veriyor. Bu ölenlerin çoğu gençliğinin baharındaki çocuklar. 'Kasap' lakaplı İsrail başbakanının Filistin'de dikta rejimi uyguluyor. Astığı astık, kestiği kestik. Bütün dünyanın tanıdığı Yaser Arafat'ın karargâhını bile vurmakta. 11 Eylül üç devlete yaradı. Çin, İsrail ve Rusya. O vesileyle Çin, Doğu Türkistan'ı terörist ilan etti. Rusya Çeçenistan'ı, İsrail de Filistin'i. Bunlar yaşanırken. Ve dünyanın mesela Moro gibi daha birçok yerinde Müslümanlar ya kurşundan veya Somali'de olduğu gibi açlıktan ölürken diğer Müslümanların kılı kıpırdamıyor. Savaş mı açılsın? Savaştan öte diplomasi çağındayız. Ne Türkiye ne Türk Cumhuriyetleri ve ne de Arap ülkeleri İslam dünyasında olup bitene layıkıyle ilgi göstermekteler. Bazıları hiç oralı olmuyor, bazısıysa savuşturma kabilinden bir-iki laf etmekte. İnsanı insan yapan ana hususiyetlerden biri olan diğerkâmlık yani başkasını da düşünme hassasiyeti, işte bahsettiğimiz o ondokuz ve yirminci asırlarla birlikte sönükleşti. Bugün de gerileyerek devam ediyor. Hani din kardeşliği? İnsan hakları nerede peki? Sadece batılılar mı insan? Doğrusu, insan olarak yaratılmış herkes, insandır. Hakları da korunmaya layıktır. Dünyanın gözü önünde Hindistan'da, Filistin'de Müslüman kanı akıtılmakta fakat Müslüman olanı da olmayanı da oralı olmuyor. Müslüman olmayanı bir dereceye kadar anlamak mümkün. Ya Müslüman olanlara ne demeli? Onların gamsızlığı neyle izah edilebilir. Bu vurdumduymazlık devam ettikçe felaketler bitmez. Anaların feryadını, çocukların çığlığını duymayanların başına her şey gelebilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.