ZEYTİNDALI HAREKÂTI

A -
A +
Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan 17 ay sonra zaferler listemize Zeytindalı Harekâtı’nı yazıyoruz. Bu zaferin yaşandığı Afrin, Gazianteb’in kardeşidir. Ayıntab ve Afrin, Halep vilayetimizin ilçeleriydi. Bu diyarlar, Mehmetçiğin, Yavuz Sultan Selim Han komutasında 24 Ağustos 1516’da Mercidabık Zaferi’ni kazandığı yerlerdir. Kanal Cephesi’nin devamı mahiyetindeki Filistin-Suriye Cephesi’nde ağır zayiat verilerek 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’ni imzalama mecburiyetinin doğduğu hüsran yerleri de buralardır. Kanal, Sina, Hicaz, Kudüs, Filistin, Şam, Halep, Bağdat ile Afrin, İdlib, Azez, Arap Pınarı/Ayn el Arab  gibi bütün çevreyi  kaybımızdan tam da bir asır sonra kaderi İlâhi, Mehmetçiği yeniden Yavuz Sultan Selim topraklarına sevk etti.    
Garipliğe bakmalı ki 5 asra yakın adaletle hükümran olduğumuz ümmet iklimine I. Dünya Harbi şartlarında girebilip buralarda kısa bir süre kalanlar, bugün harekât için kendilerinden müsaade almamızı ummaktalar. I. Dünya Harbi’nin emperyalistleri Orta Doğu dedikleri İslâm coğrafyasını işgal ederken bu toprakların muhafızı Osmanlı idaresine karşı  bir kısım gafil ve sözde Arap aşiretlerini kullanmışlardı. Çağımızda aynı toprakları daha modern usullerle gasbedip İsrail’e kazandırmak isteyen aynı sömürgeci güçlerin devamı olanlar da sözde Kürt komünist aşiretleri kullanıyorlar.
Karşımızdakiler için Afrin’in önemi, kendilerini Akdeniz’e çıkaracak kapı olarak görmelerinden ileri gelmektedir. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü öncesindeki bütün gayretleri, Fırat’ın doğusuyla batısındaki Afrin’i birleştirmekti. Fırat’ın doğusu veya bir başka ifadeyle Suriye’nin kuzey doğusu zengin petrol yataklarına sahiptir. Arap Baharı kargaşasından sonra Beşar Esad, Suriye’nin kuzeyini Türkiye’ye inat Kürt unsurlara bırakmıştı. Böylece Suriye yer altı kaynaklarının yarıya yakını ve topraklarının da üçte biri bölücülerin eline geçti.
Suriye iç harbinden istifade eden KCAK: PKK/PYD-YPG, Irak’ın kuzeyinden başlayarak Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’nin güneyinden Akdeniz’e kadar uzanacak bir alanda devletleşmeye niyetlenme  cesareti gösterdi. Amerika, İsrail ve Rusya’dan örtülü veya açık destek görüyorlardı. Fırat Kalkanıyla o oyun bozuldu. Ancak, komünist aşiretler ümitlerini kaybetmediler. Cesaretlendiren teşvik sürmekteydi.  Ankara, müteaddit kere ikaz etmesine rağmen tacizler devam etti. Öyle ki o taraf, bu niyet çerçevesinde Erbil’e referandumla bağımsızlık bağışlamaya bile kalkıştı. Türk milleti, güçlü iradesiyle 15 Temmuz ihanetini mağlup ettiği gibi, Erbil nankörlüğünü de mağlup ederek IV. Murad Han’ın hatırası toprakları yabanın yiyicilerine bırakmadı. Hiçbir çareleri kalmayınca iktidar boşluğu yaşayan Amerika’da  güya koalisyon güçleri adına konuşan bir albay,  Türkiye ve Irak hududunda 30 bin kişilik askerî birlik kuracaklarını açıkladı. Gerekçe olarak DEAŞ gösteriliyordu. Hâlbuki DEAŞ piyesi, sahneden kalkmıştı. Üstelik oyuncularla çadırları,  kendileri kamyonlarla Sina’ya taşımışlardı. Yapılmak istenen,  şartları zorlayıp Kürt koridoru dedikleri terör koridoru için komünist Kürt aşiretlerden besleme bir ordu kurmaktı. I. Selim’le IV. Murad’ın fatihi oldukları toprakları bir kere daha ufaltmak istiyorlardı. Bir sonraki hedef Büyük Kürdistan, en nihâi hedefse Büyük İsrail’dir.
Türkiye’ye karşı kurulan bu haçlı-hain iş birliği, sonunda  sabır taşını çatlatmış ve Afrin’e karşı Zeytindalı Harekâtı başlamıştır. Harekât başlayınca Rusya, hududumuzda ordu kurmaya kalkışan ABD’yi Türkiye’yi kışkırtmaya kalkmakla suçladı. Pentagon’dan yapılan açıklamalar ise şaşkınlık ifadeleri oldu. Önce Türkiye’nin kaygılarını anladıkları gibi nazenin bir cümle kullandılar. Sonra da “taraflara gerilimi tırmandırmama çağrısı” yaptılar. Bu samimiyetsiz söz, tam da 15 Temmuz ağzıdır. O gece ABD Başkanı B.H Obama, uzun müddet sustuktan sonra  gece geç saatlerde “taraflara itidal tavsiye ediyoruz!” demişti. Bir tarafta  bir devlet, diğer tarafta terör örgütü varken “taraflar” diye  konuşmak hakikati saptırmak ve herkesi kör âlemi sersem sanmaktır.
Zeytindalı Askerî Harekâtı, iyi bir siyasi, diplomatik, askerî ve istihbarat hazırlığından sonra  20 Ocak 2018 günü saat 17’de başladı. Mehmetçiğin ve bütün vatan evlâdlarının yolu açık olsun. Allah, yardım etsin ve muzaffer eylesin.
Harekâtı yöneten “burası Peygamber ocağıdır” diyen Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar Paşa olsa da mânevi komutanlar, Yavuz Sultan Selim Han, Dördüncü Murad Han; mânevi koruyucuları da Şam’da medfun Bilali Habeşi, Muhyiddini Arabi ve Mevlana Halidi Bağdadi Hazretleri ve daha nice eshab, evliya ve ulemadır...
Saklı sırlar da güzel düşünülmüş:
-İlk hava taarruzu 72 uçakla yapıldı. El Bâb’da 72 şehid vermiştik; bu sayı, o mânâ demektir.
-Başbakan Binali Yıldırım, basın açıklamasını, Sultan Vahideddin Köşkü’nde yaptı. İngiliz emperyalizmi ile müttefiklerinin mağdur ettiği  Mehmed Vahiddedin Han, son Osmanlı Sultanı ve son İslâm Halifesidir. Açıklamanın O’nun mekânında olması, zamanına yani Vahşi Batının I. Dünya talanına atıftır. Kabri de Şam’da  Sultan Selim Camiindedir.
-Kara harekâtı ise ordumuzun 21 Ocak 2018 günü saat 11.05’te Kilis’in Gülbaba Mevkiî’nden  Afrin’e girmesiyle başladı. Bilindiği gibi Gül Baba Türbesi, Macaristan’dadır. Gül Baba unvanlı Merzifonlu Alperen Cafer Efendi, 29 Ağustos 1526 Mohaç Meydan Muharebesini takip eden cuma günü şahadet şerbeti içmiş, cenaze namazını Şeyh’ül İslâm Ebu’s Suud Hazretleri kıldırmıştır. O gün musalla taşının önünde 200 bin kişilik bir cemaat vardır. Muhteşem Süleyman da imamın arkasında er kişi için el bağlayan mü’minlerden biriydi.
Gül Baba Türbesi’nden Gümülcine’ye, Gül Baba Mevkiine, Sarıkamış’a, Kıbrıs’a, Rodos’a, oradan Bağdad’a, Kudüs’e  Yemen’e, Sudan’a kadar şehidlerimizin al kanları, bu toprakları uçsuz-bucaksız paha biçilmez bir Hereke halısı gibi nakış nakış işlemiştir.   
Bir millet, uyanmakta, şuurlanmakta ve kendine dönmektedir. Dirilen bu millet, tarihle hesaplaşıyor. Bu millet, Fransız İhtilalinin afyonladığı ümmeti de kendine döndürecektir.
Paralı askerler, Mehmetçikteki cihad ruh ve şuurunu anlayamazlar.
Sırada Menbiç var fakat esas itibariyle Fırat’ın doğusu var…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.