MEN DAKKA DUKKA!

A -
A +
Evlerimizle iş yerlerimizin duvarlarında eskiden bugünkünden daha fazla olarak, ayeti kerime, Hadisi şerif, seçkin bir vecize, atasözü olurdu.
Bu levhalar, sadece nasihat, emir, ümit ve ihtarlarıyla değil; sahip olduğu hat sanatıyla da müstesna bir değer taşırdı. “İstif” denen o yazının, sanata ve mana değerine dönüşmesi olan bu güzide eserlerimizden biri de “men dakka dukka!”dır.
Men dakka dukka, “çalma kapıyı, çalarlar kapını!” demektir. Kim ki hıyanetle birinin kapısını tıklatırsa, zilini çalarsa, penceresini yoklarsa aynısı kendi başına da gelir.
Arap atasözüdür.
Hadisi şerif olduğu da söylenmiştir.
Kısacası “eden bulur” denebilir.
Kötülükten alıkoymayı murat etmekle lisanımızdaki “rüzgâr eken, fırtına biçer” deyimiyle de eş anlamlıdır.
Türkiye farkında olmasa da şu günlerde çok yakınımızda bu sözün ibretlik bir tecellisi yaşanmaktadır. Biz, Afrin’e kilitlendiğimizden komşudaki büyük hırçınlığın farkında değiliz. Yunanistan’da yer yerinden oynuyor. Gündemin bir numaralı maddesi bu. Ülke medyası ve vatandaşıyla ayakta.
-Nedir, ne oluyor bu Yunanistan’a? Hükûmete neden bu denli yükleniyorlar? Öfkenin sebebi ne? Sorularının cevabını hepimiz biliyoruz:
Geçen hafta biri teğmen, diğeri astsubay iki Yunan askeri karlı bir günde hududumuzu aşarak izinsiz bir şekilde topraklarımıza girdiler. Mahkeme, onları casusluk suçlamasıyla tutuklayıp cezaevine gönderdi.
Komşumuzdaki kızgınlığın sebebi bu. Öyle ki sokak, Başbakan Çipras’ı BM’den yardım istemek zorunda bıraktı. BM’nin tırnağı olsa başını kaşır, Doğu Guta’ya nefes aldırır.
Bu hadiseden dolayı Yunanistan siyasi buhrana sürüklenirse kimse şaşırmasın. Neredeyse Türkiye’ye harp açacaklar. Öylesine Akdeniz hummasına kapılmışlar.
Kaçak giriş yapıp casusluktan tutuklanan askerlerin iddiası, kardan dolayı yolları kaybetmiş oldukları şeklindedir. Güya mültecileri takip ediyorlarmış.
Bunlar bahane mi, daha başka sebepler var mı? Henüz bilinmiyor. Ancak mevcut gelişmeye göre Ankara’nın Atina’ya bakıp gevrek gevrek gülerek “işte şimdi elime düştün; men dakka dukka!” dediğini tahmin etmek zor değil... Ankara, haklıdır.
500 sene birlikte yaşadığımız Yunanlılar da bilir ki “komşu komşunun külüne muhtaçtır”. Ne var ki Atina, 15 Temmuz darbe ihanetinde kendisine iltica etme zilletine düşen FETÖ’cü pilotları, mükerrer taleplerimize rağmen iade etmedi. Hâlbuki iade talepleri, adli karara dayalıdır. “Veriyoruz” dedi. “Mahkeme karışır”, dedi. Tutukladı, serbest bıraktı. Dolayısıyla tam bir tutarsızlık sergiledi. Bu bulanık zihniyle darbecileri koruma durumuna düştü. Doğrusu bu muydu? Fırsatçılık yapmak mıydı? Doğru olanı, 1999 Marmara zelzelesinde göstermiş; o devirde aramız hiç de iyi olmadığı hâlde yardımımıza koşmuşlardı. Bu defa yardımımıza koşmalarına gerek yoktu. Kendilerine koşanları iade etmeleri kâfiydi. Bu dürüstlük, düzelmiş ilişkileri daha iyileştirecekti.
Yunanistan hükûmeti, darbeci nankör askerleri himaye edip bize teslim etmedi diye Türkiye’de kimse meydanlara dökülmedi.
Sonunda Hadisi şerif, bir güneş gibi parladı:
-Men sabera zafera/ sabreden zafere kavuşur.
Sabrettik; haklı olduğumuz hâlde taşkınlık yapmadık; pazarlık sebebi, kendi ayaklarıyla geldi.
Ankara, böylece şunu diyebilme imkânına kavuşmuştur:
-Verin darbecileri, alın askerlerinizi!..
Bu kadar açık söylenir.
İma edilir.
Veya diplomatik dil kullanılır.
Hangisi olursa olsun söz aynıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.