“KADINIM”

A -
A +
Başta aziz şehidlerimizle kahraman gazilerimizin anaları, eşleri, kızları, bacıları, yengeleri, teyze ve halaları olmak üzere bütün hazreti Havva nesillerinin “Dünya Kadınlar Günü”nü tebrik ediyoruz.
Dünya Kadınlar Günü, 8 Mart’ta anılmakta. Oysa bugün 9 Mart. Bu bir ihmal veya unutma değildir. Cuma gününe bilhassa denk getirdik.
Çünkü:
Hediye, giyilecek, kullanılacak, asılacak, takılacak, yenilecek, koklanacak eşyadan seçimini zevk ve imkânın tayin ettiği her şey olabilir. Merhume anacığım; önceki tanıyanlarının “Elmas Teyze’si”, sonraki tanıyanlarının da “Elmas Nine’si” Harput yöresinden bir deyimi naklederek şöyle derdi: “Dost, beni bilsin de isterse bir deste maydanozla bilsin…”
Mühim olan hatırlanmaktır. O saydığımız hediye cinslerinin hepsi maddesinden öte hatırlanma tarafıyla kıymetlidir.
Bu sebeple her biri değerlidir.
En değerli hediye ise duadır.
Şeksiz ve şüphesiz öyledir.
Anaya, eşe, evlada, bacıya, kardeşe, yengeye, halaya, teyzeye ve herkese verilecek en büyük, eskimeyen, kırılmayan, bozulmayan, zayi olmayan hediye duadır.
Yüze karşı veya gıyabında dua.
Dua, hem dua edene ve hem de dua edilene yazılır. Dua’nın cuma günü olması ise daha da makbul, sevabı daha boldur.
Hazreti Havva’dan son kadına kadar bütün kadınlardan Allah razı olsun. “Allah, razı olsun” demek, bir şah duadır. Bu dua, seneler evvelinde merakımızı mucip olmuştu. Acaba herkese söylenebilir miydi? Dil alışkanlığı olarak muhataplarımıza diyorduk. Cevabına İmamı Rabbani hazretlerinin bir mektubunda rastladık. Buyuruyorlar ki: “Allah razı olsun, demek; Allah, senden bu hâlinle razı olsun demek değildir. Allah, seni razı olacağı hâle getirsin” demektir.
Kadın, sağlıklı ailenin inşaat ustasıdır. Bu itibarla kızlarımızın dinimiz ve örfümüz üzre ecdadının yolunda yetişmeleri, sağlıklı aile için teminattır. Sağlıklı aile de hücre unsur olması hasebiyle devlet ve milleti ayakta tutan ve devamını sağlayan bekaya sebeptir. Bundan dolayıdır ki üç konuyu endişeyle takip etmekteyiz. Bunlardan biri gençlerin geç evlenmeleri, diğeri karı-koca ve çocuktan ibaret çekirdek aile ve üçüncüsü de boşanma afetidir. Malumdur ki “afet” kelimesi yangın, sel, zelzele ve benzeri yıkımlar için kullanılır. Boşanmalar, bugün artık cemiyetimizi bir afet daha da ötesi terör gibi tehdit etmektedir.
Kadına gösterilebilecek hürmeti en veciz sözlerle Âmine Hatun’un göz bebeği, cennet kokusu güzel evladı Sevgili Peygamberimiz aleyhi’s salatü ve’s selam ifade buyurmuşlardır. Kıyamet kopuncaya kadar hiçbir beşeri deha, “Cennet, anaların ayağının altındadır” mümtaz sözünü aşacak bir cümle telaffuz edemez. Öksüz ve yetim büyümüş son ve en üstün Peygamber, bir şartı ve devamında bir müjdeyi haber vermekteler:
-Cennete kavuşmak, anaların rızasını kazanmaya bağlıdır; o rızayı kazananlar cennete girerler.
Kadın; ya anadır veya anne adayıdır.
Anne olmayan veya olamayanlar da ana gönüllülerdir.
Havva validemiz, İbrahim aleyhisselamın zevcesi ve İsmail aleyhisselamın annesi Sare Hatun, Firavunun eşi Asiye Hatun, İsa aleyhisselamın annesi Meryem bin İmran, Peygamberimizin anacığı Âmine Hatun, sütannesi Halime Hatun, zevcelerinin tamamı ve bilhassa İslamiyetin ilk çıkışındaki mali ve manevi dayanak Huveylid kızı muhteşem hazreti Hatice ve dinin ilim kapılarından seçkinler seçkini hazreti Âişe, Hazreti Hasan ve Hüseyin efendilerimizin anneleri Peygamberimin ciğerparesi narinler narini, cennet gülü Hazreti Fâtıma, hanım evliyadan Rabia’tül Adeviyye mübarek kadın deyince ilk elden hatırladıklarımızdır... Her birinin hayatı kızlarımız, kadınlarımız için ibretlik derslerle doludur. Kimi seversen ona benzersin.
Keza, kadın denince cihangirler doğuran Valide Sultanlar, Fatih’in de ana dediği Akkoyunlu Devleti’nin hükümdarı Uzun Hasan’ın annesi Sare Hatun, İstiklal Harbi’nin dişi arslanları Nene Hatunlar, Adnan Menderes’in asalet numunesi zevcesi Berin Hanım, 15 Temmuz’un korkusuz kadınları, Fırat Kalkanı ve Afrin’de oğlunu, eşini veya kardeşini şehid verdiği hâlde “kâfiri sevindirmemek için” tek damla gözyaşı dökmeyip sarp dağlar gibi vakur duran kartal bakışlı yiğit analar.
Allah, hepsinden razı olsun.
Dua ile hatırlanması gereken bir isim daha var. Sultan Abdülhamid’in “Kadınım” diye hitap ettiği Müşfika Kadın Efendi. Ve elbette Hanedan’ın çileli sürgün yıllarının yürek paralayıcı acı ve gaddar hikâyelerinin mağduresi kadınlar…
Düzgün hayatın iki yolu şunlardır:
Sıratı müstakim üzre olmak.
Çocukları helal sütle emzirmek.
Bir kere daha diyelim; her kadın anadır yahut ana gönüllüdür, merhamet ve şefkat sağanağıdır.
Bizim irfan iklimimizde kadın pazarlama eşyası podyum, ekran ve reklam oyuncağı değil; işte tasvir etmeye çalıştığımız böyle bir yüksek varlıktır. Ak süt sahipleridir. Bundan dolayıdır ki kadın, bizde senede bir gün değil her zaman kıymetlidir.
Kadın; anadır; yarın cemiyeti şekillendirecek olan çocuğun şahsiyet ve dirayet mimarıdır.
Eller, kadına ancak dua için kalkar.
Öbür türlüsü,
Allah’ı da
Peygamberi de
incitir…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.