SESSİZ GEÇİŞ

A -
A +
Çemberlitaş’taki Sultan Mahmud türbesinde II. Mahmud Han, oğlu Abdülmecid Han, diğer oğlu Sultan Abdülaziz Han ve Abdülmecid Han’dan torunu II. Abdülhamid Han medfundur. Türbe bahçesindeki hazire ise en büyük hanedan kabristanıdır. Beşiktaş Yahya Efendi’deki türbe ile Şam’da Süleymaniye Camii Haziresi, diğer iki mühim hanedan kabristanıdır.
Sultan Mahmud Türbesi, birçok padişah ve ulema ve evliya türbesi gibi 1990 ortalarına kadar kapalıydı. Bu arada bugün daha ziyade “Sultan Abdülhamid Han Türbesi” diye anılan Sultan Mahmud Türbesi ve beş padişaha rehberlik yapmış olan Üsküdar Doğancılar’daki Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerinin türbesi de kapalıydı. Rabbim vesile yarattı, Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerinin türbesiyle I. Sultan Abdülhamid Han’ın Sirkeci’deki eski Dördüncü Vakıf Hanı karşısında bulunan türbesinin 1990’lı yıllarda ziyarete açılmasında bu fakirin de bir nebzecik hissesi oldu. Son bahsettiğimiz türbe, Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- “Kadem-i Şerif” denen mübarek ayak izlerinin bulunduğu mekânlardandır. Öbür Kadem-i Şerif bulunan mekânlar ise Eyüb Sultan Türbesi, Laleli’deki III. Selim Türbesi ve diğer saraylar gibi TBMM Başkanlığına bağlı olmak yerine hâlâ Kültür Bakanlığına bağlı olan ve hâlâ müze statüsünde bulunan Topkapı Sarayı Hümayunu’dur.
Bu vesileyle şunu da ifade edelim ki Şarki Türkistan’dan Avrupa ortalarına, Kırım’dan Yemen’e kadar ecdadın atının nal izleri bulunan İslam coğrafyasının her ikliminde yıldızların semayı nakışlaması gibi Peygamber, sahabi, âlim, evliya ve padişah türbeleri çağına ve memleketine göre buraları nakış nakış işleyerek vatan kılmıştır. Bu türbeler, bizim kalbi varlıklarımız ve kültür nişanelerimiz, olarak tabii müzelerimizdir. Aynı zamanda dara, zora sıkıntıya düşmüş, çaresiz kalmış müminler için referans yapılarak dileklerin Allahü tealaya arz edildiği müstesna makamlardır.
Son senelerde gerek Vakıflar İdaresi, gerek TİKA, gerekse İBB birçok cami, sebil, türbe gibi tarihî eseri ayağa kaldırdı. Buralara insan ve alarm sistemi olarak güvenlik düzeni kondu. Vakıflar, içeride, TİKA dışarıda birçok eseri yeniden bina ederek banilerinin ruhlarını şad eyledi. Bunları derken şunu da acı acı düşünmeden edemiyoruz. Vakıflar’ın banka sebebiyle faizle işi olmamalı. Kız veya değil voleybol takımı çalıştırmakla da işi olmamalı. Bunları yapan çok yer var. Ecdat, bir asırdır talan edile edile bitirilemeyen dünyalar dolusu ve dünyalar güzeli eserleri, banka işletmek ve voleybol takımı kurulması için bırakmadı.
Dediğimiz gibi bu kurumlarımız ve daha başkaları öze dönüş anlamında kıymetli çalışmalara imza atmaktalar. Bugün bütün cami ve mescitler pırıl pırıl. Kışın hem musluklardan sıcak su akmakta ve hem de cami zemini yerden ısıtılmakta. Caiz olup olmaması bir tarafa TDİ de camilerdeki ses kirliliğini önleyebilse bu da tarihî bir hizmet olacaktır. Vaziyet şöyledir; cemaat az, mikrofon çok, hoparlör fazla, ses rahatsız edecek şiddette.
İstanbul’da imar edilip göz kamaştıran çalışmalar olarak hizmete açılan son iki eserden biri Sultan Mahmud Han Türbesi, diğeri de Fatih Sultan Mehmed Han Türbesi’dir. Bu arada diğer kültürlerin kilise vs yapıları da aslına döndürülmektedir.
Allah, elden almasın ama bu günler, ancak elden çıkarsa kıymeti bilinir. Fatih Türbesi’ne girilen avlu kapısıyla Hünkar Mahfili kapısı aynı yerdedir. Türbeye her gidişimizde Hünkar Mahfilinin o canım kapı sundurmasının yıkılıp döküldüğünü derin üzüntülerle yaşardık. Şimdilerde ise aslı gibi iftihar edilecek bir eser hâlini almış. Bugünler hayal edilemezdi diyoruz. Çünkü bir Cumhurbaşkanının imarı biten bir türbeyi ziyarete açacağı akla bile gelmezdi.
Ya şu güzelliğe ne denir? Takdir etmemek mümkün mü?
İBB, metronun Sultan Mahmud Türbesi önünden geçerken rayların ses ve titreşim çıkartarak türbede yatanları rahatsız etmemesi için bütün tedbirleri almış. Ayrıca yayalar için ışıklı ikaz sistemi kurularak vatmanın korna çalma mecburiyeti de ortadan kaldırılmış. Metro, artık burada demir yolunu uhrevi bir sessizlikle geçiyor.
Bütün bunlar, Abdülhamid Han’a teşekkür etmek için yapılmış. Medine’de Hicaz Demir Yolu inşaatı devam ederken gürültü olup da Kainatın Efendisi, Hücre-i Saadetlerinde rahatsız olmasınlar diye işçiler, keçe bağlanmış balyozlara çalıştılar. Demir yolu bitince de bu bölgedeki raylara aynı maksatla keçe döşendi.
Abdülhamid Han, tren bile geçerken edebin terk edilmemesi için bunları yapmıştı. Vefatından tam yüz sene sonra torunlarından zarif bir davranışla bu hürmetinin karşılığını gördü.
Hürmet eden, hürmet görür.
Vefa gösteren vefa bulur.
Kıymet bilenin kıymeti bilinir.
Kim ne ekerse onu biçer.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.