CANAVAR ÜRETEN ŞARTLAR

A -
A +
O, bundan 18 yıl evvel 25’indeyken büyükannesi yaşındaki bir hanıma yardım etmek için yaklaşmış ve tuzağına düşürdükten sonra zavallı kadını 42 yerinden bıçaklayarak öldürmüş ve bileziklerini gasbederek kaçmış. Fail, böylece hem cinayet ve hem de gasp suçu işlemiştir. Polis, bir müddet sonra onu yakalayıp adliyeye sevk etmiş. Yapılan muhakeme bittiğinde ağır ceza mahkemesi, sanığa önce müebbet hapis cezası vermiş, sonra da ceza kanununun 62. Maddesinden hareketle “mahkemedeki iyi hâli”ni dikkate alarak müebbet hapsi 25 yıl ağır cezaya çevirmiş. Mahkûm, cezasını 16 yıl çekmesinin ardından Ceza İnfaz Kanunu 107. Maddesinden istifadeyle 2016 yılında tahliye olup serbest kalmış. Serbest kalınca sosyal medyada 5 ayrı sayfa açmış ve bu arada bir de araba satın almış. Bu olay, gülleriyle meşhur Isparta’da yaşanmıştır. Bu güzel şehrimiz, geçtiğimiz temmuz ayında bir kayıp olayı daha yaşar. Yaşlı bir hanım, birden ortadan kaybolur. Vak’a emniyete intikal eder, arama ve soruşturmalar yapılsa da bir iz bulunamaz. O kayıp, bulamadığı gibi 7 gün önce bir yaşlı hanım daha kaybolur. Bu defa zanlı bulunur. Anlaşılan o ki polis, o hapishaneden çıkmış katili göz hapsine almıştır. Karakola getirilip ifadesi alınır. Canavar, işlediği her iki cinayeti de itiraf eder. Kadınlara yardım teklifiyle yaklaştıktan sonra kaçırarak boğup öldürdükten sonra üstlerindeki ziynet, para kredi kartını alarak ne varsa gasbetmiştir. 7 gün önce kaybolan hanım, çocuğunu ziyaretten dönüşte durakta otobüs beklerken katil, onu arabasına alıp tenha bir yere kaçırarak cinayeti işlemiştir. Polisin ipin ucunu yakalama sahnesi de duraktaki arabaya alma zamanıdır. Fail, mağdureleri gömdüğü iki ayrı semtteki yerleri göstermiş, bileziklerden bir kısmı evinden çıkmış, ilk kaçırdığı mağdureyi öldürdükten birkaç gün sonra kredi kartıyla iki ayrı bankadan 750 TL çektiğini de söylemiştir. Polis, katilin evinde bakıma muhtaç bir engelli ablanın olduğunu tesbit etmiştir... Hayır; polisiye bir romandan bir sayfa okumadınız. Haber, dün bazı gazetelerle vardı. Haberler, temiz görünüşlü ve 43 yaşında olduğunu yazdıkları bir eski mahkûmun ninesi ve anası yaşındaki kadınları nasıl öldürdüğünü yazıyordu. Vak’ayı verdik; şimdi gelelim meseleye: Bir genç daha 25 yaşındayken birkaç bilezik uğruna 72 yaşındaki bir hanımı 42 bıçak darbesiyle kalbura çevirip 16 sene yattıktan sadece iki sene sonra iki ay arayla yine aynı yaşlarda iki hanımı yine kendilerine yardım edeceği yalanıyla kandırıp kaçırarak boğup öldürmüş üstlerindekini gasbetmiştir. Demek ki 16 sene mahkûmiyet ona hiçbir nedamet hissi, pişmanlık yaşatmamıştır. Biraz derinleşelim: Bu kimse, ilk cinayeti işlediğinde 25 yaşında olduğuna göre yüksek tahsil yapmış olabilir. Değilse lise o da değilse muhakkak ortaokul bitirmiştir. Fotoğraftaki duruş bu kanaati veriyor. Öyle ise hadi diyelim ki aile, bir şey öğretemedi; hiçbir eğitim kademesi de bir şey öğretmedi mi? Polis, bugün “özürlü ablasına bakmak veya toplumdan intikam almak için cinayet işlemiş olabileceğini” tahmin etmekte. Şu hâlde aile, bir şey öğretememiş, okul bir şey vermemişken mahalle de üstüne düşeni yapmamış, mahallenin imamı, muhtarı, eşrafı bir varlık gösterememiş ve galiba sağlıkçılar da o özürlü kadından haberdar olmamıştır. Diğer fasla geçelim: Bu olay tam da af meselesi tartışılırken gündeme geldi. Bu bakımdan ayrıca önemlidir. İdam cezası, TCK/Türk Ceza Kanunu’ndan kaldırıldığı için mahkeme, 2000 yılındaki ilk cinayette maktuleye -kanunun diliyle- “canavarca hislerle” 42 bıçak birden saplayan caniye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası değil, duruşmalardaki iyi hâlini dikkate alarak evvela müebbet mahkûmiyet vermiş, ardından da bu cezayı 25 yıla düşürmüştür. 16 yıl yattıktan sonra dışarı çıkmasının sebebi ise TCK’nın 62. Maddesidir. Bu madde “meşruten tahliye”yi düzenlemektedir. Mahkûm içeride düzgün yaşamışsa cezanın miktarına göre infazda erken tahliye gerçekleşir. Bu olayda-cezanın üçte ikisini çekmiş ve sicili temizse bırakılır. Ancak dışarıda benzer bir suç işlerse yeni suçun cezasını eskisiyle beraber çeker. Buradaki püf noktası, sanığın mahkeme veya duruşmadaki “iyi hâlidir”. Sanık yargılamalarda iyi hâl göstermişse hâkim, onun geçmişini, sosyal hâlini ve geleceğini düşünerek cezada tenzilat yapabilir. Nedir bu iyi hâl veya hüsnü hâl? Tarife gerek yok; fotoğraf her şeyi anlatmakta. Fotoğraf şudur. Mahkeme hey’eti yerindedir. Huzurda da takım elbiseli, kravatlı, ceketi düğmeli, el pençe boynu bükük sanık vardır. Bu manzara ve yalan mı doğru mu meçhul soru üzerine verilen “pişmanım” cevabı, yürekleri yumuşatmaktadır. İyi hâl üzerine indirim bir mecburiyet değil takdirdir. Öyle ise soru: İdamlık suçun seke seke 25 yıla düşerek tahliyeye kapı açılmasında ve ardından cinayetler işlenmesinde hadi mahkeme denemiyorsa bile ceza ve ceza usul mevzuatının payı yok mudur? Yukarıda aile, mahalle ve okulu sorguladık. Hapishaneyi görmemek olmaz. Eskiden hapishanelere “ceza ve ıslah evi” denirdi. Bu cani, hapishanede yatarken acaba hangi ıslah çalışmalarıyla ıslah edilmeye uğraşılmış? “Devlet suçluyu affedemez” diye hep söylüyoruz; Cumhurbaşkanı da söylüyor. Peki... Devlet suçluyu affedemezken, affetme hakkı mağdur ve mirasçılardayken kanun, mevzuat, ceza sistemi ve yargılama usulü hangi gerekçeyle  verilecek cezayı sembolik hâle getirmekte yani affı ilk günden çıkartmaktadır? Eğer, 18 sene evvel işlenen 42 bıçak darbeli o menfur cinayetin faili idam edilseydi o şimdi hayatta olmayacağı için iki kişiyi daha aynı nefret ve caniyane hislerle öldüremeyecekti. Yapılan nedir? Bir kişi kurtarılmak istenirken iki kişi öldürülmüş oldu. Merhametlilerin en merhametlisi Allahü teala Kur’ân-ı kerimde “kısasta hayat vardır” buyururken, Merhamet Medeniyetinin mimarı Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- bunu tebliğ ederken uygulamada yaşanan şu çelişki nedir? Kanunlar, anayasaya aykırı olamaz. Onun gibi bugün hiç olmazsa yürürlükteki mevzuat da Kur’ân-ı kerime aykırı olmasın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.