NE İLK, NE DE SON HAÇLI KURŞUNU!

A -
A +
Evvela İsrail polisi Kubbet’üs Sahra’ya saldırarak mabede postallarla girip buradaki imam ve bir kısım mü’minleri yaraladı. Dışarı çıkınca da bu kabalığı protesto eden kadınlı-erkekli sivil halkı darp etti.
İsrail’in yaptıklarını Avrupa Parlamentosu’nun kararı takip etti. AP, Mecid-i Aksa’da camie saygısızlık yapan, cami içinde ve önünde sivilleri itip-kakan polisle ona bu emri veren İsrail hükûmetini kınamadı. Böyle bir niyet de göstermedi. Onlar böylesi vak’aları kanıksamışlardı. Bu sebeple zalimi ayıplamak şöyle dursun, aleyhimize bir karara imza atarak “Türkiye’nin AB üyeliği askıya alınsın!” dedi. Bunu ırkçı ve radikal Hıristiyan teröristlerin Yeni Zelanda’da iki camiyi basıp namazda olan 50 Müslümanı şehid etmeleri ve onlarca Müslümanı ağır yaralama vahşeti takip etti.
Mescid-i Aksa’yla Kubbet’üs Sahra’ya yapılan bu tecavüzle AP’nin bu sorumsuz kararı ortasında Türkiye aleyhine bir hamle daha yaşandı. ABD, ülkemizde insan hakları ihlalleri yaşandığı iddiasındaydı. Stratejik ortağımız bunun kabul edilemez olduğunu ilan etti. Bu düzmece iddiayı, FETÖ’nün parayla konuşturduğu aşikârdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti itibarsızlaştırılmak isteniyor. Aba altındaki bu sopayla Rusya ile silah ticaretimiz durdurulmak istenmekte.
Hıristiyan ve Yahudiler için bir kimse veya milletin  Türk olması mühim değildir. Müslüman olması kâfidir. Onlara göre bir kişi Müslümansa o, Türk’tür. Bu sebeple sıraladığımız vak’aları Hollanda’da 100 Hollandalının Faslı bir ailenin evini basmaları takip etti. Dehşet verici manzarayı tasavvur etmeli ki evin içinde çaresiz kalmış 3-5 kişilik bir göçmen ailesi ve evin dışında gözü dönmüş 100 kişilik bir sürü saldırgan…
Bütün bu karar ve dehşetin içinde gündemde en fazla yer eden hâliyle Yeni Zelanda vahşeti oldu. Yeni Zelanda’daki Nur Camii’nde yapılan katliam, herkesin gerçek yüzünü ortaya koydu.
Üstelik de cuma namazı eda edilirken cami basıp, insanları katletmek elbette ağır bir suçtur. Ne var ki bu atılan, ne ilk haçlı kurşunudur ve ne de son kurşun olur. Bu saldırılar tarihten bu yana sürüp geliyor öylece de devam eder.
Benzer bazı geçmiş olayları şöylece sıralayabiliriz:
İspanyollar, Endülüs Müslümanlarını vatanlarından kazıyıp çıkarttıktan başka o muazzam Endülüs Medeniyetini de yakıp-yıkmışlardı.
Ruslar, Kırım’ın kuzeyindeki Özi Kalesi’ni basarak korkunç bir zulüm yapmışlardı. Payitahtta bunu işiten I. Abdülhamid Han, üzüntüden inme indiği için vefat etmişti. Bunun gibi; Yunanlılar, Ege’de, Bulgarlar ve Sırplar Balkanlarda, yine Sırplar, Bosna’da, Ermeniler doğu vilayetlerimizde ve Dağlık Karabağ’da, Rumlar, Kıbrıs’ta, Çinliler, Şarkî Türkistan’da, Hindular Arakan’da, Neo-Naziler, Almanya’da, İsrail Filistin’de; Fransızlar, Maraş, Antep ve Cezayir’de Yeni Zelanda’dakine benzer zulümler yaptılar.
Eski olaylarda; mazlumlar, tek kelime Türkçe bilmese bile zalimler, her katliamı için “bir Türk daha öldürdüm!” diyordu..
Ölenlerin Müslüman olması kâfiydi. Bu yüzden “Türk” deniyordu ve bugün de deniyor. Bu millet, bin yıl boyunca bu aziz dine bayraktarlık yaptığı, kalkan olduğu, uğruna can verdiği için hasımlar, bütün Müslümanlara Türk ismini bir hüviyet olarak giydirmişler.
Nitekim şair İsmet Özel’in o tesbiti çok vecizdir:
-Kâfirle çatışmayı göze alan Müslümana “Türk” denir!
Şüphesiz ki doğrudur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.