DÜN, BUGÜN, YARIN!..

A -
A +
AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, 1980 öncesindeki seçim mitinglerinde hep şöyle derdi: -CHP demek, garne demektir, guyruk demektir, zam demektir, Tek Parti, bu milleti una, tuza, şekere, kefen bezine muhtaç etmiştir!.. 28 Şubat’ta darbeye destek verecek ve YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve İstanbul Üni. Rektörü Kemal Alemdaroğlu gibilerin Cunta’dan aldıkları emirle başörtülü kızları tahsil hakkından mahrum etmeleri üzerine “onlar da Suudi Arabistan’a gitsinler!” diyecek olan Demirel, o yıllarda meydanları dolduran on binlere kan-ter içinde böyle sesleniyordu. Merhum Demirel’i dinlerken biz ve bizim gibi 40, 50, 60’lı yılları bilmeyen nice yeni nesil, bu sözleri rakibine karşı sarf edilmiş mübalağalı ifadeler olarak görüyor ve “bu devirde de bunlar olur mu?” diye düşünüyorduk. CHP, ‘70’’lerde fasılalarla hükûmet olduğunda yaptıkları, yapmadıkları ve halka çektirdikleriyle “bu devirde bunlar olur mu?” sorusunun karşılığını ağır şekilde aldık. O yıllarda TRT, AYM, Danıştay vs. Halk Partisinin kaleleriydi. 10 yıllık DP hükûmetinden sonra AP hükûmet olmuş fakat devlet, daima CHP’de kalmıştı. Süleyman Demirel, Prof. Şaban Karataş’ı TRT Genel Müdürü yapmıştı. Ziraatçı olan merhum, cesur bir milliyetçiydi. 1977’de daha seçim sonuçları belli olur olmaz sanatçı Erol Evgin ve spiker Jülide Gülizar’ın da aralarında olduğu bir grup, TRT önünde halay çekerek “Şaban kümese, Şaban kümese!” diye bağırıyorlardı. Seçimi kazanma coşkunluğuyla aklı başından giden yüzlerce CHP’li ise Süleyman Demirel’in evinin önünü doldurmuş “fincanı taştan oyarlar, anam oyarlar...” türküsünün devam sözlerini bozarak Nazmiye Hanımın iffetine sataşıyorlardı. 1970’lerde Bülent Ecevit başbakan CHP hükûmet olduğunda Millî Eğitim gibi bakanlıklar derhal en mutaassıp taraftarlarla doldurulurdu. Hariciye zaten ellerindeydi, üniversite ellerindeydi, TRT bir kere daha ele geçiriliyordu vs. Vatandaş cephesine gelince; milyonlar, unutulmaz ıstıraplar yaşadı. İşte onlardan sadece birkaçı: CHP iktidarında elektrikler sık sık ve süresiz kesilmeye başladı, sular ikide bir süresiz kesildi, ampul, margarin yağı, poşet, benzin, tüp gaz, çocuk maması, ilaç, kalp ilacı, ziraat ilaçları, ameliyat malzemeleri ve daha neler ve neler bulunmaz oldu. Tüpçülerin, sucuların, bakkalların, benzincilerin önünde kuyruklar oluştu. CHP’ye oy vermiş olan benzin kuyruğundaki bazı şoförler, levye ile kendi ellerini, kuyruktaki bazı insanlarsa piknik tüpleriyle birbirlerini darp ettiler. Bu arada bazı mahalleler CHP himayesindeki militanların elindeydi. Bazı bölgeler kurtarılmıştı. Ramazan ayında sahura kalkan Müslümanlar, elektriğin yanmadığını, suyun akmadığını acı acı yaşıyorlardı. CHP parti olmaktan öte bir zihniyettir. Bu ibretlik işler, 1990’ların değişik adlardaki CHP iktidar ve belediyelerinde de şu veya bu kadar tekrar etti. İstanbul’daki çöp dağları da 28 Şubat da bu zihniyetin sonucudur… Bu kısmi hatırlatmaları, CHP’li zamanlardan habersiz yeni nesillerin vaktiyle bizim gördüğümüz hata ve azapları görmemeleri için yapıyoruz. Avukattık fakat çocuklarınıza mama bulamıyor, kalorifere yakıt bulamıyor. Tüp kuyruklarında saatler geçiriyorduk… O yıllarda bir vatandaş, yurt dışına ancak 3 yılda bir çıkılabiliyordu. Öte yandan Hac’dan dönen hacılar, vebalı gibi şehir dışında karantina çadırlarına alınıp 10-15 gün sonra evlerine gitmelerine izin veriliyordu. Böylece horlanıyorlardı. Şu hiç değişmez: CHP’li adaylar, ister mahallî, isterse genel seçimler olsun romantik vaat ve söylemler ve güvercin uçurarak veya Eyüp Sultan’da Yasin okuyarak işbaşına gelir, sonra kısa süre içinde kadroları kendi adamları ve kendilerine destek verenlerle doldurur ve ardından bu ülkenin değerleriyle hesaplaşmaya girişirler. Seçimlerden önce yazmıştık, tekrar yazıyoruz. Tek Parti Zihniyeti, başa geldikten kısa bir süre sonra AVM’ler, vapurlar, havaalanları, devlet dairelerindeki mescidler kapatılır. “Kamusal alanda mescid mi olur?” diye safsatalar yapılır, onları güç yeterse Kur’ân kurslarının kapatılması takip eder veya suları, elektrikleri, gazları kesilir, bütün belediye sosyal tesislerinde içki satılır. Yeniden 70 sente muhtaç olmakla kalınmaz ortaöğretimden Kur’ân-ı kerim, Siyer-i Nebi ve Osmanlı Türkçesi dersleri derhâl kaldırılır, TRT, Sinema ve sahnelerde Osmanlı dönemi ve Sultanlar ağız dolusu hakaretlerle karalanır. Bir ay evvel Haber Global TV’de karşımızdaki konuşmacılardan biri CHP’den Berhan Şimşek’ti. Sn. Şimşek bir ara “Ben Selçukluyum, Osmanlı değilim!” dedi. Bizim “yani babanızı reddediyor, dedenizi kabul ediyordunuz” dememiz üzerine “Fatih Sultan Mehmet Han’a kadar kabul ediyorum” diyerek sözlerini kısmen düzeltme mecburiyetinde kaldı. Bazı Tek Parti Zihniyeti mensupları “1071 işgaldir”, bazıları da “zulüm 1453’te başladı” diyorlar. Bugün, CHP, İYİ Parti, HDP-PKK, FETÖ, AB, ABD bir tarafta, AK Parti ve MHP bir taraftadır. Bazı AK Partililerin “MHP ile ittifak yüzünden kaybettik” demeleri hem yanlış ve hem de gaflettir. Var olan tek dost da küstürülmesin İBB vesile ve vasıtadır. İstanbul büyükşehir kazanıldıktan sonra hedef Ankara’da iktidar olmaktır. CHP iktidarlarında neler olduğunu ve neler olacağını yukarıda kısmen yazdık. Ondan sonraysa şunlar olur: FETÖ ile mücadele biter, hapistekiler çıkartılır, itibarlar iade edilir, tazminatlar ödenir. Bu yüzden bir FETÖ’cünün “her şey güzel olacak” sözü slogan olarak benimsendi. Sadece o da değil; PKK ile mücadele de durur. Ekrem İmamoğlu, seçildiğinde Selahattin Demirtaş’a övgüler düzmedi mi? Seçimde usulsüzlük ve hile yapılması sebebiyle YSK Sn. İmamoğlu’nun mazbatasını elinden alınca da bindirilmiş hazır kıtaları göreve çağırırcasına sanatçıları devreye girmeye çağırmadı mı? Halay çekmeye hazırlanan o sanatçılardan bazılarını AK Parti düne kadar el üstünde tutuyordu. 17 yıllık bir iktidarda hatalar olmaması mümkün değildir. Ancak AK Parti’ye ders vermeye kalkmanın neye mal olacağını da çok iyi hesap etmeli ve dersin zaman ve şekli iyi tayin edilmeli ve dostça, kardeşçe olmalı. Bu işin sonu, ezanların susmasına Ayasofya’nın, Külliye’nin karanlığa gömülmesine, Tayyip Erdoğan’ın, Devlet Bahçeli’nin İmralı’ya gönderilmesine, FETÖ ve Öcalan’ın Ankara’ya getirilmesine kadar gidebilir. Yapılmak istenen budur. Beka Meselesi sözünü hiç hafife almamalı. Hadise, ne tek başına bir belediye başkanının değişmesi ve ne de 70 sente muhtaç duruma düşmektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.