ZORLANAN HARİTA

A -
A +
Sykes-Picot Andlaşması, adını İngiliz komutan Mark Sykes ve Fransız komutan François G. Picot’tan alır. İngiliz ordusunun 29 Nisan 1916’da Kut’ül Amare’de Osmanlı 6. Ordusu önünde hezimete uğramasından sonra 16 Mayıs 1916’da Londra’da imzalanmış, Çarlık Rusyası da andlaşmayı Ekim 1916’da tasdik ederek taraf olmuştur.
Söz konusu gizli muahede/andlaşma ile Osmanlı Devletinin “Orta Doğu” toprakları bu 3 devlet arasında paylaşılmaktaydı. Ancak Ekim 1917’de Rusya’da komünist ihtilal yaşandı. Çarlık idaresi bitti. Yeni idare, andlaşmadan çekildi. İhtilalin isimlerinden Lev Troçki, 24 Kasım 1917’de İzvestiya gazetesinde yazdığı bir yazı ile bu gizli andlaşmayı ve andlaşma suretini dünyaya duyurdu. Moskova’nın hem çekilmesi ve hem de gizliliğin bozulması, andlaşmanın hayata geçmesini engelledi. Ancak taraf devletler için o ihtiras, bugünü de içine alacak şekilde hiç bitmedi.
Nitekim Sykes-Picot andlaşması bozulunca, bu defa devreye Sevr projesi alındı. Şimdi aynı zamanda Anadolu da paylaşılıyordu. Taraflar İtilaf Devletleri’nin önde gelenleri İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve diğer 8 küçük devlet ile bizim tarafta Hükûmetti. Sultan Vahideddin Han’ın imzalamayı reddetmesi ve milletçe verdiğimiz İstiklal mücadelesi üzerine proje tatbik edilemedi.
Sevr, şeklen 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Andlaşmasıyla bittiyse de bugün bölgede yaşananlar ve burada var olan yabancı askerler, onlar için Sevr projesinin de bitmediğini göstermektedir.
Tam ismiyle “Lozan Sulh Muahedenamesi”/Lozan Barış Andlaşması, İsviçre’nin Lozan şehrinde akdedildi. İmza sahibi devletler, Türkiye ve karşı taraf olarak Britanya, Fransa, İtalya, Japonya ile aralarında Yunanistan ve Romanya’nın da olduğu diğer 5 devlettir.
Lozan andlaşmasından sonra devletimiz, 29 Ekim 1923’te TBMM’nin kararıyla “Türkiye Cumhuriyeti” adını almıştır. Lozan, tartışması devam etmektedir. Gizli maddeleri olduğu söylenmektedir. Sykes-Picot ve Sevr’den sonra en iyimser ifadeyle ehven-i şer olarak kabul edilmiş ve çok muhakkak ki bazı esaslı tavizler verilerek sulh yapılabilmiştir.
İstilacı devletler, yanlarına figüran devletleri de alarak Sykes-Picot ve Sevr’le ölümü gösterip Türkiye’yi kolunun-kanadının budanmasına razı etmişlerdir.
Bir gizli andlaşma, bir proje ve bir de ehveni şer sulhname safhalarını arkada bırakmış olarak bugün “2023 Büyük Türkiye” hedefine yönelmiş bulunuyoruz Dikkatli gözlerden kaçmayacağı gibi her üç safhada da ABD ve Almanya yoktur. Almanya, bizi Birinci Dünya Harbi’ne sürükleyen mağlup müttefikimizdir. ABD ise Almanya’nın İkinci Dünya Harbi’ni kaybetmesinden sonra 1945’te İngiltere’den cihan devleti sıfatını devralacaktır.
Amerika, 74 yıldır cihan devleti, diğer söyleyişle süper güçtür. Ama buna rağmen kendinden önce çizilmiş haritalara uyma durumundadır. Bölgede yaşananlar açısından petrol ve her türlü yer altı zenginliğine kavuşma isteğiyle daha başka hedeflerin olduğu doğrudur. Ancak asıl hedef Amerika’nın anlaşarak veya zorla kendi haritasını kabul ettirmesidir. Bütün bu olanlar, Irak işgali, Kuzey Suriye üsleri, PYD’ye yatırımlar bundandır. Bundandır ve bu aynı zamanda örtülü biçimde Lozan’ı yok saymaktır.
Rusya, Suriye’nin hamisi hâline gelmiştir. PYD bölgesi Amerika’nın elinde, Fransa ve diğer bazı AB devletleri, küçük adacıklar hâlinde kuzey Suriye’deler. İran, yüz bin Haşdi Şabi askeriyle Irak’ta, yüz bin Haşdi Şabi ile Suriye’de, Hizbullah’la Lübnan’da ve Husilere desteğiyle Yemen’de.
Ankara şunu hiç göz ardı etmemeli.
Kısaca naklettiğimiz şu tarihî seyir ve fiilî manzarada Washington, bir gün “altında imzam olmadığı için Lozan’ı tanımıyorum” diyebilir. Biz, Büyük Türkiye Kızılelma’sına yürürken birileri sınırlarımızı kaale almayarak kendi haritasını çizmeye kalkışabilirler. Öyle bir çıkışta Amerika’yı yalnız bırakmayacak çok merkez vardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.