TÜYÜ BİTMEMİŞ YETİM HAKKI

A -
A +
Sevgili Peygamberimizin muazzam unvanlarından biri de “muhbîr-i sâdık, doğru söyleyici”dir. Elbette ve mutlaka O, aleyhissalatü ve’selâm, en doğru söyleyicidir.
Buyurmaktalar ki:
-İnsanoğlunun bir vâdi dolusu altını olsa bir vâdi daha olsun ister. Sonunda gözünü bir avuç toprak doyurur...
İnsanın kendisini de, çalıştığı şirketi de bulunduğu partiyi de perişan eden, böylesi muhterislerdir. Durmak, doymak, yetinmek nedir bilmez, nereden geldiğini hatırlamazlar. Bugün Türkiye’deki zenginlerin yüzde 90’ı 40 yıl önce ayranla pilava talim eden pabucu delik insanlardı.  Ne şehirleşme, ne modernleşme ve ne de lüks hayat ihtirasları frenleyemedi. Elde ettikçe daha fazlasına koştular, daha çoğunu kaptılar. Görgüsüzler çoğalıp gitti.
Şu günlerde üstü örtülü bir cerahat patladı ve ortalığı pis bir koku kapladı:
23 Haziran’da Belediye Başkanlığı koltuğuna oturan bazı CHP’li belediye başkanları ya kendilerini Belediyeye bağlı şirketlere yönetici tayin edip çifte maaş almaya başlamış veya böylesi yerlere oğullarını yahut akrabalarını getirmişler. Kayırmacı suistimalden haberdar olan seçmen büyük hayal kırıklığına uğradı. Muhalefet adayları, ne demiş, neler vadetmiş, koltuğa oturur oturmaz ne yapmıştı?
Bazı gazeteler, bu yolsuzlukları haber yaptılar. Bunun üzerine bazı gazeteler de AK Parti’de yaşananları haberleştirdiler. Şimdilerde iktidar aleyhine olarak çok sayıda yerde yönetim kurulu üye veya başkanı olanların haberleri de gündeme taşınıyor.
Yolsuzluğu, muhterisliği kim yaparsa yapsın tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyor demektir. Bir insanın bir günde görebileceği iş bellidir. 15 yerde birden yönetim kurulunda olan o muhteris nasıl bir dehâ ki hepsine yetişebiliyor? Tabiî ki hiçbirine yetişemiyor. Ama maaşlar tıkır tıkır işlemekte. Sanki partisinin veya devletin eski vekile borcu varmış gibi onlardan bazıları da birkaç yerde birden görünmekte. Gencecik delikanlı sürüyle yönetim kurulunu kotarmakta.
AK Parti’nin son mahallî seçimlerde gerilemesinin en önde gelen sebeplerinden biri budur. Vatandaştan çok şikâyetler aldık. Fakat doğruyu duyma kaygısından mıdır her nedense kimse bize bir şey sormadığı için duyduğumuz bizde kaldı. Bu muhterisler, gözü doymazlar, bir Türkiye’nin derdidir.
Suistimal ortaya çıkınca ana muhalefet genel başkanı, vaziyetin düzeltileceğini açıkladı. Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu “AK Parti’de de benzer durumlar var! Gelsinler birlikte bir ahlâk kanunu çıkaralım!” dedi.
Sn. Kılıçdaroğlu’nun sözü birkaç bakımdan ele alınabilir:
-Sui misâl emsal değildir; yani kötü örnek, kimseye kötülük yapma hakkı vermez. Vatandaş, o vaziyetten şikâyetçi olduğu; siz de adalet, dürüstlük vs. namına çok vaatte bulunduğunuz için partinize oy verdi. Ne var ki arkadaşlarınızdan bazıları, bu cambazlıkları işledikleri gibi İBB Başkanı da İstanbul’la ilgili onlarca problemi dile getirdiğini unutup tatil için Bodrum’a koştu. Ne çabuk yorulmuştu? Madem İstanbul’un yığınla meselesi vardı yerinde oturup o dertlere çare bulması gerekmez miydi?
Diğer konu da şudur:
Adını söylemeyi tutuculuk sayanların “etik” dedikleri ahlâk tektir. Suça, yolsuzluğa, zamana ve zemine göre ahlâk olmaz. Mutlak ahlâkın kaynağı da İslâm ahlâkıdır. Bu sebeple yapılacak olan, ahlâk kanunu çıkartmak değil, İslâm ahlâkını işler hâle getirmek ve esaslı bir önleyici kanun yapmaktır:
Mesela “bir kimse birden çok yerin yönetiminde görev yapamaz”, “bir başkan, kendisi ve üçüncü dereceye kadar olan akrabaları, şahsî veya aile şirketi dışında bir başka şirkette görev kabul edemezler” gibi. “Emekli milletvekilleri, yönetim kurullarında para karşılığı görev yapamazlar” gibi. Bunlar, böylece sayılır...
AK Partiye; daha doğrusu Sn. Erdoğan’a gelince:
Böyle bir haberin gündeme oturmasını fırsat bilmelidir. Doğruyu kim söylerse söylesin söze bakmalı. Değil mi ki AK Parti, kaybetme sebeplerini araştırmaktadır. İşte en başta gelenlerden biri kendiliğinden patladı. Bu muhterisler, dalkavuklar, yiyiciler, dâvâ ahlâkı olmayanlar, süratle temizlenmeli ve evet muhalefetle birlikte hatta mümkünse Meclis olarak önleyici kanunlar yapılmalıdır.
Son sözümüz, hangi partide olursa olsun ve kim olursa olsun gözü doymaz muhterisleredir:
-40 yıl önce pabucu delik biri olduğunu çabuk unuttun. O hâlin bir imtihandı. Bugünkü hâlin de bir imtihan. Önce bil ki bir kimseyi ne cebindeki para ve ne oturduğu koltuk insan yapar. O, asaletle olur. Diğer hatırlatmamız da şudur. İştaha ve ihtirasla yaptığın “hân-ı yağma” tüyü bitmemiş bebeklerin, şehîd evladlarının hakkıdır. Hiç şüphe etme ki o hak, bir gün bir yerden yiyeni yer.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.