YENİDEN ASYA AÇILIMI

A -
A +
Dışişleri Bakanımız Mevlût Çavuşoğlu, Ankara’da yapılan 11. Büyükelçiler Konferansında “Yeniden Asya Açılımı” diye tutacağımız yeni bir tarz ve yoldan bahsetti. Dikkat çekici olan bu kavram, muhakkak ki Sn. Bakanın ayaküstü aklına gelmiş olup da telaffuz ettiği bir düşünce değildir.
Türkiye’nin Dışişleri Bakanı, şunu diyor:
-Asya’nın farklılıklarını gözeten, ancak bölgeye bütüncül bakabilen yeni bir politika güdeceğiz. Bakanı, bunu söylerken kararımızın birtakım Batılı devletler tarafından çarpıtılma ve kasten anlamama durumlarına da temas ediyor:
-Yeniden Asya Açılımını işiten bazı Batılılar, bize gelerek “Türkiye, eksen kayması mı yaşıyor?” diyeceklerdir. Biz de onlara diyeceğiz ki: “Asya’ya siz gidince ekseniniz kaymıyor da biz gidince eksenimiz niçin kaysın? Türkiye, eksenin tâ kendisidir!”
Avrupa ve bütünüyle Batı, Türkiye’nin hayran gözlerle kendisine bakmasını istemektedir. Başka tarafa dönmesine, bir başkasıyla iş birliğine razı değiller. Mandacı ve vesayetçi zihniyetten kurtulamadılar. Eşit devlet anlayışını kabule yanaşmıyorlar.
Batı dünyasının Türkiye’den azad kabul etmez köle bağlılığını beklemesi abes ve gülünçtür. Biz müstakil ve hür bir devletiz. Herkesle alışveriş içinde olabiliriz. Memleketimiz, Asya ve Avrupa kıtalarını bağlayan Köprü Ülkedir. Bu hakikat, Boğaz köprüleri ve Avrasya Tüneliyle daha bir rahat görünür oldu.
Biz, elbette, 1353’te sallarla Rumeli’ye geçtiğimizden beri Avrupalıyız. Ama aynı zamanda Asyalı ve Afrikalıyız. Tarihten gelen gönül coğrafyamız, Urumçi’den Uyvar’a, Bahçesaray’dan Mekke’ye kadar uzanmaktadır. Bir de inanç coğrafyamız var ki Endonezya ile Fas arasındadır. Bu gerçekler bize hem birtakım imkânlar sunmakta ve hem de birtakım mükellefiyetler yüklemektedir. Uygur Türkü’nün, Filistin Müslümanının ve daha nice yerdeki mazlum ve mağdurların yüzü, bizim kalbimize ve vicdanımıza dönüktür. Bugün işine gelmeyince Asyalı da olmamızı hazmedemeyen Batı, bizi 150 yıldan beridir, Avrupa’dan kazımaya çalışan garp âlemi değil midir? I. Dünya Harbi mücadelemiz ve İstiklal Harbi Mücahedemiz, aynı zamanda Türkleri, Asya’ya sürmek için saldıran Haçlı dünyasına karşı verdiğimiz Avrupa’da kalma savaşlarımızdır.
Aynı zihniyet bize 60 küsur yıldan beri AB zulmü yapmaktadır. Bugün ABD ve AB ülkeleriyle Suriye ve Akdeniz’de yaşadıklarımız göz önünde ve aktüel olduğu için tekrara gerek yok.
Herkes rahat olsun, bizde ne eksen kayması var ne bir başka hesap. Türkiye, bugün de yarın da ABD, AB devletleri ve NATO, AB gibi kurumlarla çalışmaya devam edecektir. Ancak bu, kimseye bize sömürge ülke muamelesi yapma hakkı vermez. Batılı devlet ve kurumlar, artık Soğuk Savaş dönemi alışkanlığından kurtulmalıdır.
Şimdi günün şartları gereği ABD ve AB devletlerinin yanına Asya’da Rusya, İran, Hindistan, Çin, Kore ve Japonya’yı da ilave edeceğiz. Belki Asya’daki bazı iktisadî ve askerî kurumlara da üye olabiliriz. Şu var ki Yeniden Asya Açılımı Batı’yı reddetmemek olmadığı gibi bir Avrasyacılık ideolojisi de değildir.
Bu yeni kavram, aynı zamanda Orta Doğu, Yakın Doğu, Uzak Doğu gibi tarifleri de sorgulatmalıdır. Neye göre, kime göre Orta Doğu vs? Kraliçe’nin sarayını esas alarak kurulan mihverler/eksenler, çatırdıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.