İSTANBUL KANALI

A -
A +
İsmi yanlış; kendisi çok doğru, çok elzem ve çok değerli bir proje…
Dün, yahut yakın tarihte Tayyare imâlatına, silah fabrikasına, Vatan Caddesi’ne, Şehîdler Köprüsü’ne, Fatih Sultan Mehmed Köprüsü’ne, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne, Taksim Camiî’ne, Avrasya Tüneli’ne ve daha nice yüz akı esere muhalefet edenler, bunu  art niyetlerinden  yapmıyorlardı. Tek Parti Zihniyeti, fikirlerini daraltmış ufuklarını karartmıştı. Bu hâli en güzel olarak Adnan Menderes ifade eder. Şehîd Başvekil, meâlen şöyle demiştir:
-Halk Partililer, aslında kötü niyetli değiller; hayal etmesini bilmiyorlar.
Sehl-i mümteni ayarındaki bu sade söz, esasında derin bir mânâ yüklüdür. Edebiyatta sade bir ifadeyle çok şey söyleyebilme sanatına “sehl-i mümtenî” denir. Bir ân için fikredelim; Allahü teâlâ, insana hayal etme melekesi vermeseydi, bugün beşeriyet acaba hangi perişan hâllerdeydi?
Nasıl ki dün o yersiz muhalefetleri yapanlar, bugün  tarihin kusur işlemişler galerisine oturtuluyorsa; bugün İstanbul Kanalı’na muhalefet edenler de yarın aynı muameleyi göreceklerdir. Onlar da torunlarına  mahcubiyetleri miras bırakacaklar. Vaktiyle köprülere tünellere muhalefet eden, Taksim Camiî’ne karşı çıkanlar bugün de aynı lafları tekrarlasalar, yeni nesiller onların aklından şüphe eder. İstanbul Kanalı ve her teşebbüse bozulmuş dönem Yeniçeri  ağzıyla “istemezük!” diye kazan kaldıranlar, birazcık  inzivaya çekilip  nefs muhasebesi yapsalar iyi olur.   
Evet, bugün devletimiz müstakildir. Ancak bir de Misak-ı Millî gerçeği var. Misak-ı Millîye dâhil olup da bugün bizde olmayan  topraklar oradayken mutlak istiklalden söz edilemez. İstiklalimize kavuşurken Misak-ı Millî hudutlarımızla Boğazlar hukukumuzdan taviz verilmişti. 1936 tarihli Montrö Sözleşmesi, Boğazlar için nisbî bir iyileştirmedir. Montrö, 20 yıllığına yapılmış olmasına rağmen bugüne kadar feshedilemedi ve  İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında mutlak hâkimiyetimizi kuramadıysak bunun sebebi  zayıf yıllarımızdır.
İstanbul Boğazı’nın yapılması, hem tavizsiz bağımsızlığımızın iki eksiğinden biri olan Montrö  Şartlarını ortadan kaldıracak ve hem de İstanbul’u Boğaziçi’nde seyreden yabancı devâsa gemilerin tehdidinden kurtaracaktır.
Bu proje, hükûmetler üstü ve devletin eseri olarak görülmeli ve buna göre konuşmalıdır. Bir kısmını zikrettiğimiz eserlere karşı çıkmış olanlar, şimdi nasıl gülünç ve zavallı bulunuyorsa şeksiz ve şüphesiz belli ki “Kanal İstanbul yapılmasın!” diyenler de yarın öylesine gülünç ve zavallı olacaklardır.  Temenni ederdik ki şu medeniyet merhalesinde artık Tek Parti Zihniyeti kalmamış olsun, CHP kendini tartmış, ölçmüş biçmiş, mazisiyle yüzleşmiş olarak sözüne kulak verilir sorumlu bir muhalefet partisi olgunluğuna gelebilsin. “Türkiye’nin en eski partisiyiz” diye övünmek, bu parti mensuplarının hakları olabilir. Ama yaşlılık tek başına iftihar sebebi değildir. Takdir ve iftiharın sebebi eserdir.
Projedeki yanlışlığa gelince:
Dünyada Panama Kanalı, Süveyş Kanalı… gibi kanallar vardır. Onlar “Kanal Süveyş”, “Kanal Panama” değildir. O hâlde bizdeki neden Türkçe imlasıyla “İstanbul Kanalı” değil de Fransız  imlasıyla “Kanal İstanbul” olmaktadır. Bunu Tek Parti Zihniyeti yapmadı. Fakat kimin teklifiyse hiç doğru olmamış. O zaman “Kule Kız”, “Kule Galata”, “Cami Süleymaniye” mi denecektir? Hatadan dönmek fazilettir. Daha yolun başındayız…
“İstanbul Boğazı” dediğimiz gibi “İstanbul Kanalı” diyelim….
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.