PSİKOLOJİK SAVAŞ SAFHASINA GEÇTİLER!

A -
A +
Katar devletiyle Türkiye Cumhuriyeti devleti arasında akdedilen karşılıklı iş birliği andlaşmasına, kurulan samimi ittifaka dair ne çok laf edilmekte, ne çok iddia ortaya konmakta, ne bayağı iftiralar atılmakta. Bunlar, öylesine esrarengiz ve dedektif romanı üslubunda ki üzerinde ayrıca uzun uzadıya çalışmak lazım gelir…
Yazılıp-edilenleri ihtiyatla, şüpheyle dahası bir proje olarak karşılıyoruz. Kimse bu denli malumata sahip değilken bu kişiler, bu malumatı nereden, nasıl temin etmiş ve iddialarını nasıl isbat ederler?
“Düşmanımın dostu da düşmanımdır!” ihtirasıyla iddia ve itham üretmekte, yakıştırmalar yapmaktalar. Türkiye ve Cumhur İttifakı dostu olduğu için Katar Hânedân Ailesine düşmanlık etmekteler. Bu aileye, bu yönetime düşmanlık ederken asıl hedeflerinde olan, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Bu meselede “Katar düşmanlığı”na TV’de ilk dikkat çeken belki de biz olduk. Katarın başında bulunan Sani ailesi Osmanlıdan beri bize sâdıktır. Tank paleti işi, Katar’a değil de İsrail’e veya Sisi Mısır’ına yahut Fransa’ya verilseydi bugün önümüzde aylardır tartışılan böyle bir madde olmayacaktı. Hava kuvvetlerimize ait jetlerin tamiri uzun seneler boyu İsrail’e yaptırıldı. Bu böyle olurken bugün “Katar!” diye gürleyenlerden çıt çıkmıyordu. Katar, bahanedir. Maksat başkadır. Bu kadar iddianın tercümesi şudur:
- Cumhurbaşkanı ihanet ediyor!
İhanet ile Sn. Erdoğan’ın yakınlığı, yerle göğün yakınlığı kadardır. Cumhurbaşkanı samimi bir vatansever olduğuna göre bu atılan iftira, psikolojik bir savaşın tezahürüdür.
Başvekil Adnan Menderes’i darağacına götüren esas sebep, İskenderun Demir-Çelik Fabrikası, Ereğli Demir Çelik Fabrikası ve İzmir Aliağa Arıtma Tesislerinde Ruslarla ortaklıktır.
FETÖ eliyle Tayyip Erdoğan’a karşı darbe yolu denendi. Ama o teşebbüs, dua duvarlarına çarpıp parçalandı. Bugün de inşallah bu yeni kurgu hüsrana uğrayacaktır.
Yıllar önce şöyle yazıp konuşmuştuk:
-Tayyip Erdoğan’ın muvaffakiyetinin 3 sebebi vardır; dua alması, dua etmesi ve çok çalışması!..
Bugün de durum aynıdır. Eğer; duanın gücü olmasaydı şimdi netice çok farklı olurdu. Sn. Binali Yıldırım hariç, yola çıktığı arkadaşlarından yanında neredeyse kimse kalmadı. Buna rağmen Sn. Erdoğan’ın oyu çok farklı yerde değil.
Seneler senesi Adülhamid Han dönemine “istibdat dönemi” kendisine “müstebit” dendi. Adnan Menderes’e de “müstebit” dendi. “Müstebit” kelimesinin günümüzdeki karşılığı “diktatör”dür. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “diktatör” veya “tek adam” derken kastettikleri “müstebit”tir.
Bereket versin ki Sn. Devlet Bahçeli de bizim gibi düşündüğü için Cumhurbaşkanına kayıtsız-şartsız destek vermektedir.
Öyle görülüyor ki bundan böyle silahlı ihanet dönemi arkada kalmış, psikolojik ihanet safhasına geçilmiştir.
Su uyur, düşman uyumaz!..
Yaşasın, Türkiye-Katar kardeşliği!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.