TÜRKLER, FEZADA

A -
A +
9 Şubat 2021, gelecek nesillerce daha zengin heyecanlarla yaşanacaktır diye düşünüyoruz. Bu tarih, bir fetih hareketimizin, uzayın fethine iştirakimizin başlangıcıdır...
Evvela Türkiye’nin uzayla alâkalı müesseseleri aynı çatı altında toplanarak "Türkiye Uzay Ajansı" kuruldu. Söz konusu günde de Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan vasıtasıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti, "Millî Uzay Programı"nı açıkladı. Evet; o akşam televizyonların canlı yayın olarak verdiği, dün de gazetelerin ana haber başlıklarına çektikleri bu olayı, Cumhurbaşkanı milletine, gelecek nesillere takdim etti ve dünyaya duyurdu ama aslında bu doğrudan devletin millî bir beyannamesiydi.
Hâdise, 85 milyon milletimizi, 300 milyon soydaşımızı ve 2 milyara yakın ümmeti kucaklayan dev bir projedir. Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselâm- Şakk’ül kamer; Ay’ın ikiye bölünme mucizesine inanmış bir ümmet, 9 Şubatları aslında çok zamanlar evvel yakalamalıydı. Sanayi inkılabını kaybetmekle çok şeyi kaybettik. Sanayi inkılabını kaybetmek bizi, rakiplerimize nisbetle iki asır geride bıraktı.
Gecenin en zifirî karanlık noktası, şafağa en yakın olan zamandır:
Arka arkaya darbeler, kargaşalar, boğazlaşmalar yaşıyorduk. Her gün 25-30 kişinin öldüğü karanlık ve ümitlerin tükenmek üzere olduğu günlerdeydik. Turgut Özal diye "sivil, dindar, demokrat" bir efsane adam, 1980’lerin ortalarında işbaşına geldi ve ak devrimler dönemi başladı. Nitekim 9 Şubat’ta açılışı yapılan uzay çalışmalarının tohum olarak toprağa düşmesi 1985’lerdir. Fikir toprağa düştü ama yeşermesine fırsat verilmedi.
Turgut Özal’dan sonra yine darbeler, kargaşalar, krizler başlamıştı. 28 Şubat yıllarımızı çaldı, 2001 iktisadi buhranı, iflasları getirdi, çöküntülere yol açtı. Bu arada okuduğu bir şiir bahanesiyle hapse atılan bir adam, dışarı çıkmıştı. Turgut Özal’ın devrimlerini devam ettirmek için kolları sıvadı. Çok değerli hizmetler yapıyor, milletle buluşuyor fakat vesayet zorbaları yolunu kesiyor, tehditler durmuyordu. 2007, 2013, 2015 darbe teşebbüslerinde ihanetle mücadele ede ede nihayet bugünlere gelindi…
Şu satırlar, ileride yazılacak hacimli tarih kitaplarının kısa bir özetidir. Bazen veya çok zaman hadiseler doğdukları zamanda tam olarak kavranamazlar. Onları daha sonraki devirlerin insanları topyekûn kucaklayabilirler. Onun için yazıya böyle bir giriş yaptık.
Bilindiği üzere "Millî Uzay Programı"nı Sn. Cumhurbaşkanı 10 madde hâlinde açıkladı. Uzay Limanı’ndan Fırlatma Rampası’na ve 2023’te Ay’a gidecek ilk Türk "gökmen"lere, astronotlara kadar malumat mevcut. Bunları hem dinlemiş ve hem de okumuş olmalısınız. 40 yıl önce sokaklarında her gün onlarca insanın öldüğü, 20 sene evvel ekonomik krizle ülkenin bunalım yaşadığı günlerden bugünden itibaren iki buçuk sene sonra Ay’a "gökmen"ler gönderme günlerine gelmiş olmamız, şükredilecek bir büyük gelişmedir. Bu ân, zincirleri kırma ânıdır. Kaht-ı ricâlden, yetişmiş insan fukaralığından kurtulma muştusudur.
Şu manzara her vatandaşımız gibi bizi de çok memnun etti. Ne var ki bizim memnuniyetimiz daha bir farklı. Şayet saygısızlık veya görgüsüzlük sayılmazsa sebebini açıklayacağım…
30 yıl önceydi. Daha özel televizyonlar yoktu. 18 Şubat 1989’da TGRT diye bir fikir çiçeğe durdu. Ardından yayın hazırlıklarına başladık. Radyo Tiyatrosu olarak ses kasetleri de yaptık. Onlardan bir tanesi de "Fezada İki Türk" adlı bir kasetti. İki genç Türk subayını fezaya yani uzaya yollamıştık. Füzemizi, Kazakistan’daki Baykonur Uzay Üssü’nden fırlatmıştık. O zaman Kazakistanlar, masal ülkeleri kadar uzaktı. 9 Şubat 2021’de başlatılan dev hamle, 18 Şubat 1989’da inşa ettiğimiz hayalin hakikat hâline gelmesi gibi geldi bize. Bundan dolayı rüyası gerçek olmuş bir insan duygusuyla daha bir sevindik. Eğer yine saygısızlık ve görgüsüzlük sayılmazsa tarihe kayıt düşme adına şunları da araştırmacıların haysiyetli ve hassas kalemlerine emanet etmek isteriz:
Çok yıllar öncesinden başlayarak 2023 "Büyük Türkiye", "2071 Cihan Devleti Türkiye", "OMT-Osmanlı Milletler Topluluğu", "Marka İnsan-Marka Şirket-Marka Şehir" dedik. "Yerli ve Millî" kavramını geliştirirken bu iktidar işbaşındaydı. Lakin saydıklarımızdan bazılarını kaleme alırken AK Parti daha kurulmamıştı bile.
Şimdi bunların hemen hepsi devlete ve millet mal olmuş, milletimizin ‘Kızılelma’sı hâline gelmiştir. Bundan dolayı Rabbimize ilmi kadar hamdü senalar ediyorum. Düşündüren de O, yazdıran da O. Cenab-ı Hak müsaade etmese kul, ismini bile hatırlayamaz.
Bir kalem ve kelâm ehli için fikrinin, teklifinin, rüya ve hayallerinin hayat bulmasından daha büyük bir zevk ve zenginlik olamaz.
Vesilesi doğdu.
Dile getirdik.
Lütfen övünme basitliği gibi düşünülmesin;
mazur görülsün…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.