BİZANS’IN İMARI

A -
A +

Konstantiniyye’yi fethederek hem Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselâm- muştusuna ve hem de "Fatih" unvanına kavuşan Sultan Mehmed Han ve o emîrin güzel askerleri, 29 Mayıs 1453’te yalnızca Bizans’ı çevreleyen surları değil, surların önündeki su dolu geniş hendekleri de aşarak dünyayı bir çağdan ötekine taşımışlardı…

Ne vakit surların yanından geçsek onların ne gün tamir göreceğini hep düşündük. Mimarî, estetik ve muhkemlik numunesi bu eser, bazı yerlerde yok olmuş diğer kısımlardaysa yıkılıp yerine mesken veya iş yeri yapılmıştır. Kara surlarının aslına uygun şekilde, hendeklerle birlikte tamir edilmesi, hendeklerden su akıtılması öteden beri devlete düşen işlerden biridir. Aynı şekilde deniz surları da tamir edilmelidir.

"İstanbul Surları"nın tamir edilmesi gerektiğini geçmiş yıllarda da hem yazmış ve hem de ekranlarda dile getirmiştik. Surlar, 70 yıldır ara ara tamire teşebbüs edildiyse de pek bir şey yapılamadı. Yapılan da göze battı, sakil kaçtı. Şimdilerde İBB onları tamir işine girmiş bulunuyor. Ama neticeden ümitli değiliz…

Surların yapılması gerektiğini söylerken aşağıdaki faaliyetlere niçin karşı çıkmaktayız?

Şundan dolayı:

"İstanbul Surları" İstanbul’un Fethi’nden hâtıradır. İsminden de anlaşıldığı gibi şehre ve millete mal olmuştur. Fethin en mühim şahididir. İcap etseydi Fatih veya sonraki Padişahlar yıktırırlardı. Bizans’ı her varlığıyla fethettik. Surların, hâtıra ve şahadetten başka Kızkulesi, Kıztaşı, Dikilitaş, Çemberlitaş, Galatakulesi, Bozdoğan Sukemeri… gibi eserlerle birlikte İstanbul’un Sembolü olma vasfı da vardır. Yetişmekte olan her Müslüman Türk çocuğuna ana-babası, surları göstererek ecdadının kahramanlığını anlatıp evlâdında millî şuurun gelişmesine gayret etmektedir. İstanbul Surlarını tema olarak alan birçok destânî şiirimiz vardır. Sadece surlar değil; Haliç’in Avrupa kıyısında ayakta kalmış Ceneviz eserleri, Bulgar Kilisesi gibi binalar da restore edildi. Galatakulesi gâyet güzel şekilde tamir gördü. Edirnekapı’da Tekfur Sarayı Müzesi Hizmete açıldı. Yerebatan Sarnıcı yenilendi, Kızkulesi de aslına döndürülme safhasında.

Zamana dayanamayıp yok olmuş, İstanbul ve medeniyetimiz için temsil ve sembol kıymeti olmayan yapılara gelince… Şimdi anlatacağımız konudan ilk defa, altı ay kadar evvel Aksaray istikametinden Sirkeci’ye doğru yol alırken Çatladıkapı mevkiînde trafik tıkanınca haberdar olduk. Sol taraftaki surlara perde gerilmişti ve perdenin üstünde İBB imzasıyla şu haber veriliyordu:

-1610 yaşındaki Bukoleon Sarayı’nı ortaya çıkarıyoruz!

Bizans imparatoru II. Theodosios’un inşa ettirmiş olduğu bu saraydan bugün Küçükayasofya mahallesinde sadece kalıntıları kalmıştır. Anlaşılan o ki surlar için alınan dış kaynak, böylesi yerler için de fırsat vesilesi sayılmış. Ancak; az da olsa bina bakiyesi mevcut olduğundan ve belki yapılması da İstanbul Silüetine ve millî hüviyetine biz zarar vermeyeceğinden o tamir olabilir ki anlaşılır. 

Lâkin…

Sultanahmet Meydanı altında toprağın çok derinlerinde kalmış olan "Antik Roma Hipodromu" yıkıntılarını gün yüzüne çıkarmak için Koruma Bölge Kurulu’na sunulan projenin kabulü mümkün değildir. Söz konusu hipodromdan ortada hiçbir iz, eser, parça yoktur. Şayet onlarca metre toprak kazılarak o eski hipodrom, tekrar inşa edilirse bu yapı, Ayasofya Camiî, Sultanahmet Camii, Sultanahmet Camii köşesindeki Padişahlar Türbesi, Alman Çeşmesi, Defterdarlık, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Marmara Üni. Rektörlüğü… kısacası Azîz ve Mübarek İstanbul kesinkes zarar görecektir. Projeye Ayasofya-yı Kebîr Câmiî Şerîfi’ni müze olmaktan kurtarıp câmi yapılması Cumhurbaşkanlığı kararına "ideolojik kör inat" diyen Bizans araştırmacısı bir akademisyenin danışmanlık yapıyor olması, son derecede huylandırıcı bir vak’adır!

İstanbul çirkin gökdelenlerle dolup tarihî manzarası bozulunca devrin Başbakanı Sn. Erdoğan, "İstanbul’a ihanet ettik!" demek zorunda kalmış, birkaç binanın yıkılması da gündeme gelmişti. Fakat bir bakıldı ki hangisi yıkılsın? İş işten geçmişti. İBB Başkanı Sn. İmamoğlu da ileride bir gün aynı cümleyi kullanmak mecburiyetinde kalabilir!

Projenin Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılmasına karşı bir hamle olma ihtimali de mevcut.

Kim ne hesapta olursa olsun!..

Devlet, İstanbul’un Müslüman Türk kimliğinden çıkarılma ihtimaline karşı her tedbiri alarak önlemelidir. 

Tekrar ediyoruz: 

Biz, Bizans’ı yeraltı ve yerüstü her varlığıyla fethettik!.. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.