"Gel kızım, bizden zarar gelmez sana"

A -
A +
"Karnımız doydu şükür, anlat bakalım şimdi, ne oldu sana, ne geldi başına?.."
 
Münevver Hanım kocasının ve kızının arkasında duran çelimsiz genç kadına hayretle baktı:
- Aaa, kim o? Buyur kızım, hoş geldin...
Betül ise biraz sinirli bir şekilde babasının arkasından dalmıştı içeriye. Söyleniyordu kendi kendine:
- Bu babam öldürecek beni, sokakta bulduğu herkesi, toplayıp getirmese olmaz, ne idiği belirsiz herkesi toplayıp getiriyor yahu!
Hacer tedirgin bir şekilde adım attı:
- Ben rahatsız etmeyeyim sizi teyze, amca çağırdı ama...
- Gel kızım, gel buyur... Pek de güzelmişsin sen... Gel bakalım.
Hacer sıcacık eve girmişti. Hikmet Kemal Bey gülümsedi:
- Hanım kızımı aşağıda buldum. Üşümüş herhâlde, karnı da aç belli.
Münevver Hanım geri çekilerek yol açtı:
- Gel kızım, geç içeri. Çekinme, bizden zarar gelmez sana.
Hemen mutfağa gidip bir tabak daha getirdi sofraya. Geniş bir salonu vardı evin. Sade döşenmişti. Hacer hayranlıkla baktı çevresine. Hemen sandalyelerden birine ilişti. Betül ise hâlâ kaşları çatık, bu gereksiz davetin sıkıntısıyla dolanıp duruyordu ortada. Annesinin yanına mutfağa gitti.
- Görüyor musun anne şu babamı! Hep böyle yapıyor, kimin nesidir, neyin fesidir belli değil. Kaptı getirdi kadını. Hırlı mı hırsız mı?..
Münevver Hanım kaşlarını çattı:
- Tövbe de kızım, iyi bir kızcağıza benziyor, kim bilir hikâyesi ne, günah söyleme öyle. Bilirsin baban dayanamaz böyle şeylere...
Yemekte karnıyarık ve pilav vardı. Hacer senelerdir böyle sıcak ve güzel bir yemek yemediğini düşünüyordu. Yine de çekingen bir şekilde azıcık yedi tabağına konan yemekten. Yorgunluktan kanı çekiliyordu. Hikmet Kemal Bey göz ucuyla onu süzüyordu sofrada. Yemek bitip de üstüne getirilen tel kadayıflarını da yedikten sonra yaşlı adam Hacer’e döndü:
- Karnımız doydu şükür, anlat bakalım şimdi, ne oldu sana, ne geldi başına?..
Hacer yutkundu. Korku dolu gözlerle masadakilere baktı. Hayatı boyunca yalan söylememeyi öğrenmişti. Fısıltıyla konuşmaya başladı ve başından geçenleri en başından anlattı. Münevver Hanım kollarını masaya dayamış, dikkatle dinliyordu Hacer’i. Gözleri dolu dolu olmuştu. O ana kadar sert tutumundan taviz vermeyen Betül yumuşamıştı. Merakla sordu:
- Peki ne yapacaksın?
Hacer boynunu büktü:
- Bilmiyorum abla, bir yerlerde iş bulursam eğer tutunurum hayata. Ekmek paramı kazanabilirsem karnımdaki yavrumu büyütürüm. Bir o kaldı elimde. İki yavrum da bilmediğim yerlerde şimdi. Haydi kızım için korkmuyorum. İyi kötü bir yere gitti. Hiç olmazsa sıcak bir yuvadadır diye düşünüyorum ama Hakan’ım. Daha beş buçuk yaşında. Kurtlara kuşlara göz göre göre yem oldu oğlum. Elimden bir şey gelmedi. Sahip çıkamadım ona... Hiç olmazsa karnımdaki yavruma sahip çıkayım. Onun için mücadele edeyim diyorum... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.