Sergen’e sevgilerle…

A -
A +

Önce, Filenin Sultanlarına yürek dolusu bir “Helal olsun!” Hem finale kaldıkları için hem de millî takım sevgisinin formülünü ‘cümle âleme’ gösterdikleri için...
Kalpten oynayacaksın; bu kadar.
---
Taraftarlar, futbol takımımızı da kucaklamaya başladı.
Buzlar eriyor, kollar sevgiyle sarılıyor.
Dileğim özellikle Şenol Güneş’in millî takım dışında bir soruya cevap vermemesi ve kulüplerdeki sıkıntıların, millî takıma yansımaması...
Oyun bir yana, İstanbul’un galibiyetle “Hoş geldiniz” demesi yüksek ihtimaldi.
Tamam, ‘gazozuna’ oynarken bile dikkatli olacaksın da, Andorra’ya puan vereceksek, dükkânı kapayıp gidelim. 
Rahattık.
Öyle ya merak, kaç atacağımızdı.
3 mü, 5 mi?
Futbol bir kez daha ders verdi.
Öyle olmuyor işte o işler.
---
Top hep kontrolümüzdeydi...
Yusuf’la, Zeki’yle net pozisyonlar da yakaladık... Bir de Çağlar’la. Hele Çağlar’ınki, koy okullara ders diye okut. ‘Bir gol nasıl kaçar?’
Top hep bizdeydi de görüntümüz ‘güçlü’ değildi.
Akan oyundan sonuç gelmeyince uzaktan şutlar denedik ama onlar da ancak ‘kaleci’ çalıştıracak kadar etkiliydi..
---
Performansımızdan çok Andorra’nın yarı alanımıza gelmeye gücünün yetmemesi bizi bu maçın net favorisi yapıyordu.
Ne kadar direnebilirlerdi ki?
Belki ‘erken’ atsak gerisi çorap söküğü gibi gelecekti ama şu gerçek de gözümüze çarpıp çarpıp durdu.
Golde de golcüde de çok eksiğiz biz. ‘Çok’
---
Sonuçta sevindik.
Galibiyetten çok, Andorra adına yazılacak futbol tarihinin kıyısından döndük diye...
Golü Ozan Tufan’ın atması ayrı hikâye.
Allah’tan Sergen Yalçın futbolcu olduğunu hatırlatmış!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.