Annesinin bir tanesini hor görmesinler

A -
A +

Annesi öldüğünde, hiç evlenmemeye karar verdi Gülsün...

Oysa kader başka şey söylüyordu.
Üstelik tam da annesinin cenazesine gelen biriyle evlenecekti!
***
Uzun, çileli, ilaçlarla ve acılarla dolu hastane günleri ölümle sonuçlandığında kırk iki yaşındaydı Gülsün'ün annesi.
Yirmi yaşındaki kızı derinden etkilemişti bu ölüm. 
"Bundan sonraki hayatımı babama adayacağım" diye karar verdi kendi kendine...
***
Gülsün'ün öksüz kalışının üzerinden iki buçuk ay kadar bir zaman geçmişti, babası ona meseleyi açtığında...
- Annenin cenazesinde seni görmüş, beğenmiş kızım. Hayat devam ediyor. Ben başımın çaresine bakarım. Senin de kendi hayatını kurman lazım. Çok iyi bir kısmet bu... Ben bugün varım, yarın yokum...
Babasının kendisinden ayrılmayı göze almasına kırılmıştı; konuşmasının devamını duymadı bile... Asık bir suratla, gözyaşlarını zor tutarak kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, "peki" anlamında...
***
Nişanlısı Orhan ikinci pilottu. Uzun bir prosedürün sonunda mülakata katılıp kazanmış, tam da o koşuşturma günlerinde Gülsün'ün havalimanı yer hizmetlerinde çalışan babasıyla tanışıp dost olmuştu Orhan.
Gülsün'ün hayatındaki büyük değişiklik bununla kalmadı. 
Babası ikinci şok konuşmayı "Benim de evlenmem lazım" diye başlayarak yapmıştı. 
Gülsün yine güzel yüzünü başka yöne çevirip, "peki" diye kafasını sallamıştı.
***
Üvey anne çabuk ve gürültülü geldi. Dobra bir kadındı. Emekli öğretmendi. Üçüncü kez evleniyordu. 
Üvey annenin Gülsün'ü eleştirmeleri giderek fırça atmaya dönüşmüştü. 
Gülsün nişanlısına rica etti ve iki ay kalmış olan evlilik tarihlerini öne aldırdılar.
***
Şok... Kocası, evliliklerinin ilk gecesinin ilk yarım saatinden sonra bilgisayar başına oturup, kendisinin uyumayı başardığı sabah saatlerine kadar kalkmamıştı.
Şok... Evleneli sekiz gün olmuştu ve işten gelen kocası arabayı kapı önüne park edip eve uğramadan gitmiş, gece yarısına doğru gelmişti. 
Şok... Gülsün "Geciktin" deyince hayatında ilk kez tokat yemişti. Kocası işaret parmağını neredeyse gözüne sokacaktı:
- Sakın ama sakın bir daha bana hesap sormaya kalkma!
Gülsün, işte o an, korkuyla büzüştüğü o duvar dibinde, bir hafta önce gelinlik değil kefen giydiğini, bundan sonraki hayatının yeryüzünde değil, mezarda geçeceğini anladı.
***
Gülsün'ün hayatındaki en acı, en sarsıcı ve en uzun ağlamasıydı bu... Annesinin mezarı başında sarsıla sarsıla gözyaşı döküyordu. Bir annenin yaptığı fedakârlıkları, nelerden vazgeçtiğini, nelere katlandığını, teşekkürsüz bir göreve adanmış kırk iki yıllık hayatı düşündükçe içi sızlıyordu.
"Evlendiğinde yüzün gülsün diye adını Gülsün koydum" demişti, sayısız hastane gecelerinden birinde annesi... Ama o her gün ağlıyordu artık...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.