Sen yeter ki sev...

A -
A +

Levent Kır, o sabah kahvaltıdan sonra parayı zarfa koyarken, vaadini hanımına seslendirdi:

- Altmış yaşıma geldiğimde bu para ile hacca gideceğim.Karısı mırmır dudak hareketleriyle hesap yapmaya başladı:- On bir, yok, on iki sene sonra yani...- Evet, dedi Levent, iki bin on iki senesinde...Hac için ayırdığı bu parayı götürüp, kuyumcu Alaattin Abiye teslim etti.- Alaaddinciğim, paraya ihtiyacım olsa ve gelip senin karşında diz çöküp yalvarsam bile bu parayı on yıldan önce bana vermeyeceksin, söz mü? Bak, ne diyorum; evim yansa bile...***İnanılmaz bir zamanlamayla, Levent Kır'ın altmış yaşına basmasına sadece dört gün kala (19 Şubat 2012), kuyumcu Alaaddin Bey bir beyin kanaması sonrası bitkisel hayata girdi.Levent Kır paniklemedi, yangın yapmadı ama hem dostuna, hem hac adağının sekteye uğramasına çok üzüldü.Alaaddin Beyin iki oğlu vardı; ikisi de yurt dışında yaşadığı için hemen hemen hiç tanışmamıştı.Bir Müslümana yakışır şekilde sitem etti:- Kabahat bende, demek ki hac meselesinde yeterince samimi değilmişim.***Levent Kır, emeklilik günlerini hareketlendirmek için çalıştığı ticari taksideki müşteriyi Ulus'a bıraktı; tekrar Yeşilköy'e doğru dönecekti. Sürekli dinlediği radyoda Aziz Mahmud Hüdai hazretlerinin hayatı anlatılıyordu.Birden direksiyonu boğaz yoluna kırdı. Birinci köprüden Anadolu yakasına geçip, Üsküdar'a saptı.(Hatta köprü çıkışında küçük bir kaza da yaptı; arkadan dokunduğu lüks otomobilde hafif bir tampon göçüğü olunca, yaşına rağmen eski bir jön yakışıklılığından hâlâ izler taşıyan kendi yaşlarındaki "kazadaşı" ile helalleşip ayrıldılar.)Gönüller sultanı Aziz Mahmud Hüdai hazretlerinin kapısından içeri girdiğinde birden sarsıla sarsıla ağlamaya başladı.Birileri görecek diye diz çöküp yandaki küçük mezarlardan birini "siper etti" kendine...Ne kadar zaman geçti bilmiyordu. Bir el dokundu sağ omzuna...Kendine geldi, gözlerini sildi, ayağa kalktı, tebessümle yüzüne bakıp sonra kapıya yönelen kişiyi takip etti.Dışarı çıktığında o kişi elini uzattı:- Merhaba, dedi, ben de sıkça gelirim buraya... İsmim Muammer.- Memnun oldum, benim ismim de Levent. Ben ilk defa geldim aslında, çok etkileyici bir yer.Böyle başlayan sohbet, aşağıda sahile yakın bir restoranda öğle yemeğinde şu noktaya kadar gelmişti:- Levent kardeşim... Kardeş diyorum, aynı yaştayız çünkü.- Ne demek Muammer Ağabey... Ben kalan ömrümü sana minnetle geçireceğim.- Yoo, öyle deme... Bu bir ibadet sonuçta... İnşallah sevabına ikimiz de ortak olacağız. Dediğim gibi, bakıma muhtaç annemi bırakabileceğim biri olsaydı kendim gidecektim ama gönül rızası ile seni vekil ediyorum benim yerime hacca gitmeye... (Cebinden bir mektup zarfı çıkardı.) Sen hele unutmadan hesap numaranı yaz şuraya...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.