Hazin hazin ağlar gönül

A -
A +

Hüsnü Ağabeyin evindeydik.

Yine Ramazanın son iftarıydı, yine yedi kişiydik. Ve yine mübarek bayramın, bir gün öncesine "avans verdiği" coşku ile keyifli, esprili bir sofradaydık.
Her yıl son iftarı birlikte yaptığımız yedi arkadaş, aynı huzurlu müessesenin farklı bölümlerinde, aynı amaç için çalışıyorduk.
Yıl içinde az görüşsek de son iftarda mutlaka birlikte olurduk.
Ertesi sabah idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı'nı neşe ve ağız tadıyla karşılamaya hazırlanıyorduk.
Neredeyse yemeğin sonlarına yaklaşmıştık ki, bir şeyi fark ettim.
Mustafa Ağabey, elindeki çatalla önündeki küçük tabağın içinde iri bir hurmayı sağa sola çevirip duruyordu. Yemeğin başından beri hiç sesinin çıkmadığını o zaman fark ettim.
- Hayırdır Mustafa Abi?
Daldığı yerden "geri döndü":
- Efendim?
- Hayırdır diyorum abi. Konuşmuyorsun, yemiyorsun; neredesin sen? Daha iftarını bile açmamışsın.
Diğer beş kişi durumu o zaman fark etti.
Mustafa Ağabey son iftarını açmadan önce:
- Bir daha kime kısmet olur, kim bilir, dedi dudakları titreyerek...
Hurmayı eline alıp ağzına götürdü; hurmanın boşalttığı yere bir damla gözyaşı düştü.
Donduk kaldık.
***
9 Ekim 2009 cuma günü vefat etti Mustafa Ağabey.
Yani son iftardan 21 gün sonra...
Bir daha oruç tutmak kısmet olmamış, gerçekten de o yemek bu dünyadaki son iftarı olmuştu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.