"Lineker'i gördün mü?" günlerine döndük!

Biz de notu motu bıraktık, az atsınlar diye adamların ayağına bakakaldık!

Boş versene... Bu hoca meselesi filan değil... Hatta kadro bile değil...

Bu, iki ülke arasındaki futbol farkının, anlayış farkının tabelaya yazılışı... 

Karşındaki takım futbolu bir geleneğe çevirmiş, ekolü, stili, tarzı, tecrübesi var. Biz hâlâ 75'te Lirevpool'u nasıl devirmiştik diye şişiniyoruz. Devirdin de sonra ne yaptın? Kırbıs Rum Kesimi'nin Anortosis Famagusta takımına elendiğini niye anlatmıyorsun?

Kırk yılda bir hasbelkader gelen zaferle böbürlenmek yerine, hezimetlerden ders çıkarmayı deneseydik dün bu hazin maçı izlemezdik.

Bu sadece Trabzon'un dramı da değil inanın; UEFA şampiyonu takımın da gidip 6 yiyor, Trömsö'ye eleniyor. 

"Büyük" diye yere göğe sığdıramadığın takımlarının Avrupa macerasında hezimetler zaferlerden çok daha fazlaysa, Trabzon'u kınama, otur neyi yanlış yapıyoruz diye düşün.

Kolaya kaçıp ben de yazmasını bilirim, bu seviyede maçta Kadir'den sol bek olmaz, Caner'den kurtarıcı olmaz diye... Ee, kimden olur? 

Malouda diye alıyorsun, Bosingwa diye alıyorsun, bu iklime ayak uyduruyor!

Meireles'lerin, Cristian'ların ilk kırmızı kartlarını bu ülkede görmesinin, Donk'un bu ülkede topu topa vurmasının bir anlamı yok mu?

Sporda her şeyimiz aldatmaca üzerine kurulu...

Daha geçen haftanın işi; kar yolları kapatığı için memleketinin köylerine ulaşamıyorsun ama olimpiyattaki kar sporlarında nal topluyorsun!

"Büyük" takımların baskısından korkup taviz üstüne taviz ver, suçluları cezalandırmaktan kork, her türlü problemi eyyamla çöz, çözdüğünü zannet, maç tekrarla, ceza indir...

Sonra da bu tür hezimetlerin acısı geçince oturup "Lineker'i gördün mü Yaşar Abi?", "Az önce buradan geçti Abdülkerim" hatıraları anlatarak kahkaha at.

Torino'da sayılmayan golle kırılmıştı